Çalıştığı fabrikada ustabaşının tacizine uğrayan kadın işçi, soluğu işverenin yanında aldı. İşveren, tacize uğradığı iddia edilen kadını işten attı. Ustabaşı ise şirkette çalışmaya devam etti. Taciz mağduru kadın işçiye müjdeli haber mahkemeden geldi. Yüksek mahkeme kararında; “Hem tacize uğramak, hem işinden olmak hakkaniyete uymamıştır.” denildi.
Çalıştığı fabrikada ustabaşının sözlü tacizine maruz kalan kadın işçi, ustabaşını fabrika yönetimine şikayet etti. Bir yandan da konuyu yargıya taşıdı. Cumhuriyet Başsavcılığı, ustabaşının zincirleme olarak cinsel taciz suçunu işlediği iddiasıyla iddianame hazırladı. Ustabaşı hakkında Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Tüm bu yargı süreci yaşanırken iddiaya göre, işveren kadın işçiyi tazminatsız şekilde işten attı. Tacizle suçlanan ustabaşı A.K. ise kağıt üzerinde çıkartılmış gösterildi; ancak mesaiye devam etti. Bir süre sonra ustabaşı resmi olarak yeniden işe alındı. Bu durumda hem tacize uğradığını iddia eden ve bu nedenle mağdur olan, hem de kendi ibraz ettiği deliller dayanak yapılarak işten çıkartılan taraf olduğunu belirten kadın işçi, soluğu bu kez İş Mahkemesi’nde aldı.
Her ne kadar davacının yoğun telefon mesajlaşması yaparak iyi niyet kurallarına aykırı davrandığı iddia edilmiş ise de yazışmalarının son üç gün yoğunlaştığını ve bunun kendisini taciz ettiğini iddia ettiği A.K.’dan kaynaklandığını beyan etti. Mağdurun, ibraz ettiği yazışma dökümlerinin kendisini doğruladığı, ayrıca mesajlar dışında ustabaşı tarafından sözlü tacize de uğradığını iddia etti. Mahkeme, ustabaşı A.K. için 4857 sayılı Kanunun 24. maddesi anlamında başka işçiyi taciz etmek eylemi nedeniyle işlem yapmak yerine, mağduriyetini dile getiren davacının işten çıkarılmasının hakkaniyet kurallarına uygun olmadığına hükmetti. Mevcut olgulara göre, davacının iş sözleşmesinin geçerli ve haklı neden olmadan feshedildiğine karar verdi. Davalı işveren kararı temyiz etti.
Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi, davacı işçinin iş sözleşmesinin geçerli nedene dayanmaksızın feshedildiğini ileri sürerek feshin geçersizliğinin tespiti ile işe iadesine ve boşta geçen süreye ait ücret ve diğer hakları ile işe başlatmama tazminatına dair karar verilmesini talep ettiğine dikkat çekti.
Kararda şöyle denildi: “Davalı işveren, her iki işçinin de işverene karşı iş sözleşmesi ve iş kanunu gereğince üzerlerine düşen görevlerine aykırı davranışlarda bulunarak ve özen yükümlülüklerine aykırı davranarak mesai saatleri içerisinde yoğun şekilde telefon görüşmeleri yaptıklarının tespit edildiğini bildirmiştir. Her ne kadar davacının diğer işçi tarafından rahatsız edildiği iddia edilmişse de bu mesajların karşılıklı olduğunu ve işyeri mesai saatleri içerisinde yazıldığını, bu durumun işi aksatacak nitelikte olduğunu ve diğer işçinin evli olması nedeni ile ahlaka aykırı düzeye ulaştığının taraflarınca tespit edildiğini öne sürmüştür. Kadın işçinin iş sözleşmesinin feshinin haklı nedenlere dayandığını, diğer işçi A.K.nin de aynı gerekçe ile işten çıkarıldığını, işçiler arasında eşitsizlik yapılmadığını, ancak olaydan uzun süre sonra diğer işçinin yeri doldurulamadığını, siparişlerin de artması nedeniyle işyeri ve işin gereği olarak yeniden işe alındığını söylemiştir.”
“Hakkaniyete uymamıştır”
Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi kararında, davacı tanıklarının beyanlarına göre, A.K.’nın fiilen hiç işten çıkartılmadığı hatırlatıldı. Kararda, “Davacının ayrıca mesajlar dışında ustabaşı tarafından sözlü tacize de uğradığını iddia ettiği, bu durumda ustabaşı A.K. için 4857 sayılı Kanun’un 24. maddesi anlamında başka işçiyi taciz etmek eylemi nedeniyle işlem yapmak yerine, mağduriyetini dile getiren davacının işten çıkarılmasının hakkaniyet kurallarına uygun olmadığı anlaşılmıştır. Ayrıca, Cumhuriyet Başsavcılığı’nın iddianamesi ile şüpheli A.K.’ın zincirleme biçimde cinsel taciz ve hakaret suçundan cezalandırılması talep edilmiştir. Mevcut olgulara göre, davacının iş sözleşmesinin geçerli ve haklı neden olmadan feshedildiği kabul edilmelidir. İzah edilen fesih nedenine göre işe başlatmama tazminatının davacının 6 aylık ücreti tutarı olarak belirlenmesi de dosya içeriğine uygundur. İlk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılarak, davalının istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir. Kesin olmak üzere istinaf başvurunun reddine oy birliği ile karar verilmiştir.” denildi.