Mustafa Arı
Her insan farklı yaratılmıştır imtihanı da farklıdır. Bu dünya hayatı bir imtihan sahasıdır deriz. Dünya ve ahiret hayatını ilgilendiren her şey bir imtihandır, bir sınamadır.
Kur’an-ı Kerim’de: “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele. Onlar; başlarına bir musibet gelince, “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” derler. İşte Rableri katından rahmet ve merhamet onlaradır. Doğru yola ulaştırılmış olanlar da işte bunlardır” (Bakara süresi: 155-157)
Kimi açlıkla, kimi malla, kimi canla, kimi ürünlerle, kimi hastalıkla mücadele veriyor. Hastanın imtihanı ile sağlıklının imtihanı bir değildir. Aynı şekilde fakirle zenginin imtihanı da bir değildir. Herkes hesaba hazırlanmalıdır!
Bu konuda kuranı kerimde birçok ayeti kerime vardır.
İnsanlar dünya hayatının geçici güzellikleriyle imtihan edilirler. (Taha Suresi: 131)
Mal ve evlat birer imtihan vasıtasıdır. (Enfal Suresi:28)
Her zorluğun bir kolaylığı vardır” (İnşirah süresi, 5-6) Allah; dert verdiği kuluna çıkış, nimet verdiği kuluna imtihan, imtihan verdiği kuluna ecir, hastalığa şifa vermektedir. Kulun dünyevi ve uhrevi sorumluluğu, elindeki nimetlere ve imkanlara göredir. Yani her makamın gereği farklıdır.
Herkes gücüne göre imtihana tabi tutulur. Herkese ne nimet verilmişse, onun hesabı sorulur. Köre göz nimetinden sorulmaz. Dilsize dilden sorulmaz. Alim ile cahilinki de farklıdır.
Hayatımızda istenilenlere icabet etmek ve yasaklananlardan kaçınmak imtihanda başarılı olmanın anahtarıdır. Sınanmak hayatın esası olduğuna göre, Müslümanların her sınama anındaki tavırları Allah’ın rızasını kazanma kaygısını taşımalıdır.
Hayat bu, okul sınavına benzemez. Okullarda önce dersimizi alır sonra sınava gireriz, hayatta ise önce sınav olur sonra dersimizi alırız.
İnsan, ailesi, malı, nefsi, çocuğu, komşusu ile sınanır. Sevdikleriyle imtihan edilir. Bu Dünyada neyi çok seversen! O senin imtihanındır.
Kişinin ne malı, ne güzelliği, ne de makamı, kısacası dünyada sahip olduğu hiçbir şey bunları Allah rızasına uygun kullanmadığı sürece kendisine ahirette yarar sağlamayacaktır.
İyi ki bir imtihan var, iyi ki ahiret var, iyi ki hesap Kitap var.
İMTİHANDAN NASIL KURTULURUZ
Hepimiz imtihandayız. Yaptıklarımızın ve yapmamız gerektiği halde yapmadıklarımızın hesabını vermeye çağrılacağız bir gün…
Zerre kadar iyiliğin ve zerre kadar kötülüğün karşılığını bulacağız, ya ebedî saadet veya Allah korusun ebedi hüsran, yani ya Cennet ya da Cehennem…
Hesap günü gelmezden önce kendimizi hesaba çekmeliyiz.
İbadetlerimiz tam mı? Ticaretimiz düzgün mü? Ölçü ve tartıda hile yaptık mı? Kazancımızı helal yoldan mı temin ettik? Nereden kazanıp nereye harcadık? Ömrümüzü nerede tükettik? Ahlâkımız güzel mi? Haramlarla iştigal ettik mi? Başkasının hakkını gasp ettik mi? Emanetlere hıyanet ettik mi? Elimizden ve dilimizden başkaları emin oldular mı? Kendimiz için istemediğimiz, arzu etmediğimiz bir şeyi başkası için istedik mi? Dedikodu, laf taşıma, gıybet, iftira gibi kötü fiillere bulaştık mı? Fakir, garip ve kimsesizleri koruyup gözettik mi? İyiliği emir, kötülükten men faaliyetinde bulunduk mu? Tüm yaşantımız Rabbimizin isteğine uygun mu? En önemlisi üzerimizde kul hakkı var mı? Söz ve vaatlerimize tam bağlı kaldık mı? Diğer insanlardan dua mı, beddua mı aldık? Mazlum durumuna düşürdüğümüz insanlar oldu mu? Yaşantımız boyunca sözümüz ile özümüz aynı mı yoksa farklı mı oldu?
Bütün bu ve benzeri konular bir bir önümüze gelecek, ver hesabını denecek. O gün kaçacak, saklanacak bir yer olmayacak. Kendi vücut azalarımız şahitlik yapacak. Bu soruların cevabı müspet ve olumlu ise kurtulduk demektir.
Cevaplar menfi ve olumsuzluklar içeriyorsa o takdirde vay halimize…
Malın, mülkün, paranın, makamın, koltuğun fayda vermeyeceği o hesap günü gelmeden bu soruları kendimize sorup ve nefis muhasebesi yapmamız gerekiyor. Dünya imtihanımız nasıl, karnemiz kırıklarla mı dolu, yoksa sınıfı geçecek durumda mıyız?
Ölüm gelmeden, Azrail kapımızı çalmadan önce, hata ve kusurlarımızı telafi edelim. Kendimize çeki düzen verelim.
Bütün iyilik ve güzelliklerle donatalım kendimizi, ailemizi ve çevremizi… Bütün kötülük ve çirkinlikleri terk edelim. Kimsenin bedduasını almayalım. Günahlarımızdan pişmanlık duyalım. Allah’ın yardımını ve rahmetini isteyelim. Tüm hayatımızı gözümüzün önüne getirelim.
Yaptığımız haksızlıkları, verdiğimiz sözleri hatırlayalım. Hak sahiplerine haklarını verelim. Sözlerimizi yerine getirelim. Mazlum durumuna düşürdüğümüz insanların gönüllerini alalım, helalleşelim. Olmaz mı?