Mahiye Morgül
Kamucu eğitim sistemimiz çökertildi, acımasız vahşi piyasacı sisteme geçiriliyoruz. Acaba 15 Temmuz bu süreci hızlandırdı mı, olumlu ya da olumsuz bir etkisi oldu mu, bunu tartışmak istiyorum. Çünkü 15 Temmuz akşamının kara kutularına henüz ulaşılmadığı düşünüyorum.
İki yıldan beri bütün ders kitaplarına bir bayram olarak girdi ve kitapların arka kapaklarında afişleri yer aldı. Şu anda sayfa sayfa incelemekte olduğum MEB 2018 basımı İlkokul Müzik-1 Ders Kitabı’na bakarak söylüyorum; arka kapağında her tarafından kırpılmış bir Türk bayrağı üzerinde “Demokrasi ve Milli Birlik Günü” yazıyor. (Özel ve devlet okullarının tamamı bu kitabı kullanıyor.)
Bu ders kitabında tıpkı diğer kitaplarda yapıldığı gibi kavramlar zihinsel karmaşaya sebebiyet verecek şekilde yanlış öğretiliyor. Bunun 15 Temmuz’la ne alakası var diyenler olacaktır, birazdan anlatacağım. Önce 1. Sınıf Müzik kitabından kavram karmaşasına örnek vermek istiyorum.
Kitabın 34. sayfasında “Hız ve Hareket” başlığı altında dört adet çizime (pırpır uçak, oyuncak lokomotif, kâğıt kayık, kelebek) bakarak çocuğun “hızlı olanları!” işaretlemesi isteniyor. Böyle akıl dışı sorunun kitapta ne işi var? Bu bir şaka sorusu değilse bilim dışıdır. Müzikte hızlı-yavaş tempo kavramının bu karmaşayla verilemeyeceğini çocuk bilemez ve çözmeye çalıştıkça aklı karışır. Bu silah çocuklarımızın beyinlerine 2005 yılından beri sıkılmaktadır ve 2016’dan itibaren tesir gücü arttırılmış haldedir.
Elmalarla armutları toplatan çoklu zekâcı Talim Terbiye Başkanı (2004-2006) Ziya Selçuk geliyor aklımıza. Koyun ile keçileri toplatıp kaptanın yaşını sormuştu. 2018 yılındayız ve aynı mantıksız sorularla eğitimin başında yine Ziya Selçuk var. Kendisi 15 Temmuz dehşetinin hızıyla geçirilen anayasayla getirilen bize özgü başkanlık modeliyle bakan yapılmıştır.
2006 yılında Talim Terbiye Başkanlığı’ndan istifa ederek ayrılmıştı, AKP hükümeti vardı, on yıl sonra, yani 15 Temmuz darbesinden sonra ne oldu da tepeden geldi oturdu Milli Eğitim Bakanlığı koltuğuna?
Tepeden gelenlerle Amerika’dan gelenler nedense hep Kamucu Türk Devleti’ni küresel piyasaya devretme programında buluşurlar, bu da bizim kaderimiz.
Yoksa darbe üstüne darbe mi yedik?
15 Temmuz’da darbecileri milletçe engelledik, milli birliğimizi pekiştirdik. Peki ama neden okul çağında gençlerimiz birbirini ve kendini öldürmeye başladı?
Neden 15 Temmuz’dan sonra basılan ders kitaplarına mavi balinalar, momolar, zehirli yılanlar, cadılar doluştu ve intiharlı ölümler başladı? Yoksa bu sonuçlar 2005 Z. Selçuk müfredatının zehirli elmaları mıydı?
O zaman sormak gerek; 15 Temmuz, çocuklarımıza bayram edecekleri ne getirdi?
Demokrasi getirdi diyelim. Çocuğa bunu nasıl izah edeceğiz?
Bir: Milli Eğitim Bakanı demokratik yollarla seçilerek gelmedi, atandı.
İki: Talim Terbiye Başkanı 16 Temmuz sabahı değişti, Başkan A. Durmuş Edam adlı kendi yayınevinde “Eğitim Bir Kitle İmha Silahı” diye ABD’den çeviri kitap bastı, bu kitabı okullarda seminer yaptırdı, yeni ders kitapları daha da kötüleşti.
Üç: Sınavlardan daha kötü sonuçlar çıktı, ortaokuldan dört işlem öğretilmeden mezunlar verildi.
Dört: Hiç okuma yazma bilmeyen de lise sıralarına oturdu.
Beş: Liselerde yarı açık matematik soru borsası kuruldu.
Öğrenciler bunları gördüler ve kendi geleceklerinden umutsuzluğa düştüler. Yani demokrasi daha iyi bir gelecek vaat etmiyorsa, 15 Temmuz bir demokrasi bayramı olabilir mi?
Talim Terbiye Başkanı yapılan Alpaslan Durmuş’un kurucusu olduğu şirket intihar oyununa hazırlayan mavi balinalı ders kitaplarını basıyorsa, bunu bilenlerin kafası karışmaz mı?
15 Temmuz’u ‘Milli Bayram’ olarak kutladığımıza göre, o günden beri ders kitaplarında milli değerlerimize yapılan saldırıların azalması gerekmez mi? (24 ders kitabında Atatürk’e ve manevi mirasına yönelik yapılan değersizleştirme saldırılarını Anayasa Mahkemesi’ne kadar taşıdım. Dosya orada şimdilik bekliyor.)
“Yeni” dedikleri eğitim sisteminin sonuçlarını genç intiharlar olarak görüyorsak, gencecik evlatların acısı evlere düşüyorsa, 15 Temmuz’a ben nasıl bayram diyeyim?
O dehşet gecesini hep hatırda tutmak…
Bu ne kadar doğrudur, tartışılabilir. Ancak bilinir ki korku toplumu olmak “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” kararlar almaya engeldir.
Kafalarımıza soru üstüne soru takılmasına neden oluyor; yoksa, 15 Temmuz darbesinin amacı Türk toplumunu korku girdabına çekmek miydi?
Yoksa bu korkuyla parlamenter sistemi, “Milli” askerlik sistemini ve “Milli” eğitim sistemini terk etmeye destek vermemiz mi sağlandı?
Yoksa bu korkuyla bankadaki mevduatlara el koyma yetkileri vs yasalar mı geçirildi?
Kafamda açılmamış kara kutular var. Bu 15 Temmuz’da daha fazla efkârlıyım. Çünkü aldığım genç intihar haberlerini burada yazamıyorum, ailelerin acılarına merhem olamıyorum. Onun için içimden “Oy Tirabzan Tirabzan” türküsünü söylüyorum.
“Efkârlı günlerime geldi çattı bu Temmuz…”