Mustafa Arı
İnsanın beş duyu organı vardır. Duyu organları, vücudumuzun dış dünyaya açılmış pencereleridir.
Gözümüzle görür, kulağımızIa duyar, burnumuzla koklar, dilimizle tat alırız. Derimizle sıcağı, soğuğu, yumuşaklığı ve sertliği hissederiz. Fakat beş duyu ile idrak edilemeyen sıfatlar; yani huy, karakter, şahsiyet, vicdan gibi manevi hususiyetlerimiz vardır.
Karakter ve kişilik aynı anlamda kullanılır. Halk arasında bir kişi için onun karakteri sağlam veya bozuk diye tabir edilir. Sağlam karaktere sahip olan kişi, hangi koşullarda olursa olsun, olumlu ya da olumsuz bir şeyde kişiliği bozulmaz. Vicdan varsa karakter sağlamdır.
İşte insan karakterini etkileyen tehlikeler vardır:
1- Çalışmadan elde edilen zenginlik, 2- Farkındalık olmadan zevk, 3- Karakter olmadan bilgi, 4- Etik değerler olmadan iş hayatı, 5- İnsanlık olmadan bilim, 6- Özveri olmadan din, 7- Prensip olmadan siyaset.
Bir de sağlam karakterli insanların dokuz özelliği vardır:
1- Baktıklarında berrak görürler, 2- Dinlediklerinde iyi duyarlar, 3- Görünüşleri sıcaktır, 4- Davranışları saygı yüklüdür, 5- Konuşmaları doğrudur, 6- İşlerini ciddi yaparlar, 7- Kuşku duyduklarında doğru soru sormasını bilirler, 8- Öfkelendiklerinde nedenini düşünürler, 9- Kazandıklarında adaleti düşünürler.
NANKÖRLÜK
Nankörlük; İyilik bilmemek, yapılanların veya verilenlerin değerini bilmemek, teşekkür ve şükür etmemek anlamlarına gelir. Allah’a ve insanlara karşı nankörlük vardır. Kuranı Kerim’de¸ insanların Allah’a karşı nankörlüğünün cezasız kalmadığı birçok ayette ifade edilir.
“Şükrederseniz size daha çok veririm. Nankörlük ederseniz, o zaman da azabım çok çetindir.” (İbrahim Suresi 7) Allah insanlardan intikam almaz. İnsan için ancak yaptığının karşılığı vardır. Allah katında ve kullar nezdinde sevimsiz¸ ahlak dışı ve vefasız bir davranış olan nankörlükten kurtulmanın çaresi¸ nimeti vereni ve nimetin kadrini bilmek ve şükretmektir.
Bir vatandaşımız; “Hocam, hanımın yediği önünde, yemediği buzdolabında, giydiği üzerinde, giymediği gardırobunda, her istediğini aldığım halde senden ne gördük” diyor. Nankör mü nankör! Nankör insanları mutlu etmek zordur. Yağa da yatırsan, bala da batırsan yaranamazsın.
Hanımlar, kocanızı borca sokarak üzmeyin. Kıyamet gününde kişi sevdiği ile beraber olacak unutmayın. İnsanı ne sırtında, ne de omzunda taşıdıkları yorar. İnsanı asıl yoran şey yüreğinde taşıdıklarından göremediği vefadır. Bir insan huysuzsa idare edin. Cahil ise akıl verin, sinirli ise sabredin, ama nankör ise yol verin gitsin. Çünkü huysuz insan düzelebilir. Kötü huylarını iyi huylara çevirebilir. Cahil insan akıllanabilir. Sinirli insan sakinleşebilir, ama nankör asla değişmezmiş. Nankörlük zayıf insanların işidir.
Nankör, iyilikbilmez bencil ve egoist bir insandır. Ne olursanız olun ama size gösterilen iyi niyetin nankörü olmayın. Bazen verdiği değerin karşılığını almaktan vazgeçiyor insan. Kıymeti bilinmese de inkar da edilmesin istiyor. Ama insanlar nankör, bazı güzel şeylerin güzel kalmasını engelliyor.
Nankörlükten kurtulmanın yolu elbette vardır. Nankörlük kurtulmanın ilacını eczanelerde bulamazsınız. İlk önce o bana bunu yapmadı, o gelmedi, o aramadı, o bunu dedi, o bana şunu demedi gibi söylemleri fısıldayan egonuza bir kere dur deyip; suçladığınız o insanın sizin için yapmış olduklarını hatırlamalısınız. Evet, Nankörlük, sadece kendini seven başkalarını hiç önemsemeyen ve menfaati bitince işine, yoluna bakan insanlarda görülen bir rahatsızlıktır.
Hülasa; bencil, egoist, yalancı, kıvırmayacak, nankör olmayacaksın. Ne mutlu; sadakatten, doğruluktan, şükür ve teşekkür etmekten şaşmayan bahtiyar insanlara…