İsmail Hakkı Özsarı
Klasik faşizm en bilindik tanımıyla; sermayeye dayalı milliyetçi diktatörlüktür. Bu tanım üç tane öğeyi içerir:
1- Kendi ırkını “üstün ırk” diye tanımlayan, başka ulusları aşağılayan ve düşman gören ırkçılık.
2- Sermayeyi bu ideolojiye destek vererek topluma egemen olması.
3- Uygulanması için de sermayeye dayanan ırkçı bir partinin olması ve iktidara taşınması.
Küresel Faşizmde ise;
1- Birinci temel, küresel sermayenin denetimsiz ve vahşi sömürüsüne kayıtsız şartsız boyun eğen küreselleşme söylemidir.
2- İkinci temel unsur, demokratik hak ve özgürlükleri yok edecek bir biçimde kullanılan mikromilliyetçilik ve mikrodincilik de desteklenen siyasal, radikal, dogmatik ve totaliter bir ideolojidir.
1- Dinci ideoloji, milliyetçi ideoloji kadar önem kazandı. Onunla ittifak kurdu.
2- Ulusal sermayenin yerini, küresel sermaye aldı.
3- İnsan hakları bağlamında radikal, dogmatik, siyasal dinci, aşırı milliyetçi ideolojiler savunulmaya başlandı.
4- Yine insan hakları kapsamında neofaşizm masum gibi gösterilmeye başlandı.
5- Bundan dolayı da maskeli bir nitelik kazandı. Neofaşizmle mücadele etmekten çok daha zor hale geldi.
Türkiye de dünya konjonktüründen ister istemez etkilenmektedir. Bu nedenle de neofaşizm tehlikesi Türkiye için de geçerlidir.
Neofaşizme karşı mücadelenin en etkin yolu yılmadan, usanmadan demokratik rejimi, hukuk devletini, temel insan haklarını ve özgürlüklerini savunmaktır.
ERGEN, DEVEKUŞU GİBİDİR
İnsan ömrünün ortalama olarak 12-15 yaş aralığı dönemini kapsar.
Bu dönem, yeniden hızlı büyüme dönemidir. ‘Ben kimim, neler yapabilirim’ sorularının yükünün altında ezildiği dönemdir. Rol kargaşası ve kimlik bunalımının çokça yaşandığı yaş dilimi. Büyümenin en bunalımlı dönemi…
Ergen, deve kuşu gibidir. Deve desen, deve değildir. Kuş desen kuş değildir. Yani yetişkin desek yetişkin değil; çocuk desek çocuk değildir.
İnsan ömrünün en karmaşık, en bunalımlı dönemidir. Hasarsız atlatılması önemlidir. Bunun için ana babaların ergen ve ergenlik hakkında bilgili olmaları gereklidir.
Şimdi gelin bir ergenin duygularını kendi ağzından dinleyelim:
“Durduğum yerde duramıyorum. Çok şeyleri başarabileceğimi biliyorum. Öyle zamanlar oluyor, kendimi dünyanın fatihi zannediyorum. Arkadaşlarım benim için annemden, babamdan daha önemli. Onları çok seviyorum. Onların da beni sevmelerini istiyorum. Evin dışında neler olup bittiğini yeni yeni keşfediyorum. Arkadaşlarla gezip tozmaktan çok hoşlanıyorum. Bir araya gelince biraz açık saçık fıkralar anlatıyoruz. Sonra da çok gülüyoruz.
Grup olmak çok güzel, bizim de bir grubumuz var. Grupta ‘Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için’ varız. Hele biri gruptan bir arkadaşımıza yan baksın. Anında görüntü veririz.
Şu bizimkiler hayatıma bir karışmasalar, gel keyfim gel olacak. Neymiş efendim: ‘Derslerden ne habermiş. Karşı cinsle fazlaca meşgul olmamam gerekliymiş. Eve zamanında gelmeliymişim. Yok odam çok dağınıkmış. Böyle de saç kesimi olur muymuş? Kulağımdaki küpe de neyin nesiymiş. Bu türlü müziklerden zevk alınır mıymış? O çocukla arkadaşlık edilir miymiş?’
Say sayabildiğin kadar.
Bir de evden para istemek çok canımı sıkıyor. Sıkılıyorum. Neyse ki annem sağ olsun, vaziyeti idare ediyor.”
İşte ergenin duyguları, bu duygular size tanıdık geldi mi? Yoksa unuttunuz mu?
Sonuç olarak; bizler ergen insanın biyolojik yapısında olan değişikliklerin farkındayızdır. Çünkü onlar gözle görülür. Yüzde kıllanma, boyda uzama, kaslarda güçlenme, kızların göğüslerinde büyüme vb. Ancak ruhsal, duygusal dönüşümleri bir türlü göremeyiz. Daha doğrusu biraz da görmek istemeyiz. Çünkü işimize gelmez.
Doğru olan ergen nedir? Ergenlik dönemini, biyolojik ve duygusal özellikleri nelerdir? Her ana-babanın ve de öğretmenin öncelikli bilmesi gereken konular olmalıdır.