Mustafa Arı
Hak, doğruluk, adalet, görev, pay, hisse anlamlarına gelir. Peygamberimiz: “Öyle bir zaman gelecek ki, kişi kazandığının, yiyip içtiğinin nereden geldiğine, haramdan mı, helalden mi olduğuna bakmayacaktır.” buyurmuş.
Günümüzde hak hukuk gözetmeyenler çok, gelsin de nasıl gelirse gelsin dercesine… Hani bir deyim var ya! Helal haram ver Allah’ım, aciz kulun durmaz, yer Allah’ım.
Her hak sahibinin hakkını vermek gerekir. Vermesek ne olur. Hak yiyenin organları kendisine itaat etmez. Hak yiyen, güzel bir ölümle ölmez. Kul hakkı ile cennete girilmez. Hak yiyen, ateş yemiş olur. Unutulmamalıdır ki herkes ahirete ateşini bu dünyadan götürür. Kul hakkı, kaçınılması gereken bir haktır. İlahi affın dışında bırakılan haktır. Son derece kaçınılması gerekir.
Günümüzde çalmak, hile yapmak, kaçak su, elektrik kullanmak, kuyruklarda sırayı bozmak, trafikte kurallara uymamak, rüşvetle iş görmek gibi hakka tecavüzler arttı. Ölenin maaşını almak için yalandan boşanarak maaş alan insanlar var. Tüyü bitmemiş çocukların hakkını yiyor. Haksız kazanç değil mi? O maaşta tüyü bitmemiş yetimin hakkı yok mu? Yeme el malını, er geç verirsin. İğneden ipliğe sorulur bir gün.
Şu üç kelimeyi unutmayalım: Allah biliyor, görüyor, soracak!
Hepimiz duymuşuzdur. Öncekiler üç gün, yatak dördüncü gün toprak derler. O üç günü helalleşmek için isterlermiş.
Yine unutmayalım. Hak yemek, işimize eşimize evlatlarımıza yansır.
Hiçbir hak dünyadaki gibi ört bas edilemeyecek. Hak yiyen kimseler dünyada helalleşme olmazsa, iş ahirete kalır. O zaman o helalleşme de peygamberimizin ifade ettiği gibi müflis duruma düşülür. Yani sevaplar hak sahiplerine gider. Yetmezse hak sahiplerinin günahı alınır.
Sonuç olarak; Hakka riayet etmeyen helak olur. Hak yiyen ateş yemiş olur. Hak yiyenin ibadeti kabul olmaz deniliyor. Doğrusunu Allah bilir.
Hak yiyen, huzurlu yaşayamaz. Huzursuzluk eşine, işine, sağlığına ve evlatlarına da yansır.
Hak yiyen hayırlı hizmet göremez. Güzel ölümle ölmez. Aldatan, kendini aldatır. Haramla beslenen vücudun organları insana yar olmaz vesselam!
MÜSLÜMANLIK TEMİZLİK DİNİDİR
Dinimizde temizlik, bir kısım ibadetlerin şartı olduğu gibi, sağlıklı yaşamanın da bir gereğidir. Yüce Allah, Peygamberimize şöyle buyurmaktadır: “Ey örtünüp bürünen (Peygamberim!) Kalk ve insanları uyar, Rabbini yücelt, elbiseni temizle, şirkten uzak dur.” (Müddessir süresi:1-5)
Evinizde çöp biriktirmeyin, çöpler bereketi götürür, destursuz çöp dökmeye gitmeyin. Özellikle hamile ve lohusalık halindeki hanımlar çöple fazla uğraşmasınlar. Yataklarınızı, elbiselerinizi düzenli tutunuz, eşyaların düzenli olması güzeldir. Efendimizin bu konu üzerinde tavsiyeleri bulunmaktadır. Elbiselerinizi (çıkardığınızda onları güzelce) katlayın. Çünkü şeytan katlanmış olarak bulduğu bir elbiseyi giymez, fakat katlanmamış/dağınık halde bulduğu bir elbiseyi giyer. Banyo yaptığınız yerde küçük abdest bozmayın. Banyonun Gusül abdesti alınan yer olduğunu unutmayın.
Peygamberimiz: “Sizden biriniz banyo yaptığı yere idrar etmesin. Sonra bu idrar ettiği yerden abdest almasın. Vesvesenin çoğu bundan ileri gelir.”
Lavabolarınızı logar bağlantılarını mutlaka tıpalarla kapayın. Evin bereketi, huzuru, parası, duyguları oradan logar kanalıyla akar gider. Klozetlerinizi kapalı tutmayı unutmayınız. Yemeklerinizin üstünü kapak vs kapatın, açıkta kalmasın.
Gece yatarken, su kaplarının ağzını örtünüz, yemek kaplarının üstünü örtünüz. Vücudunuzu kirden, ağzınızı küfürden, kalbinizi kibirden koruyunuz. Yaşadığımız ülkeyi, şehrimizi, mahallemizi, cadde, park ve sokaklarımızı ve piknik yerlerini temiz tutalım. Bu, Müslüman oluşumuzun en önemli göstergelerindendir.
Unutmamalıyız ki, temizliğe riayet eden Müslümanlar, Allah katında makbul, insanlar nazarında muteber kimseler olurlar. Müslüman pis olmaz. Allah temizdir. Temiz olanları sever.