İsmail Hakkı Özsarı
31 Ağustos tarihli “Erdek Gazetesi”nde İsmail Hakkı Özsarı’nın usta gazeteci Önder Balıkçı ile yaptığı bir söyleşiyi ilgiyle okudum.
İsmail Hakkı Bey’in Biga’nın Karapürçek Köyü’nden başlayan yaşam yolculuğunda edindiği bilgi ve deneyimlerinin paylaşıldığı bu söyleşide günümüze ışık tutan çok önemli bilgiler vardı.
Ben bu söyleşiden kısa kısa notlar düşerken, İsmail Hakkı Bey’in sorusu ve yanıtı olmayan bir yanına da ayrıca değinmek istiyorum.
********************
* Bir insan ölünce malı mülkü ortada kalmaz, paylaşılır. Eğer kişinin varsa bilgi ve deneyimleri mezara gitmemeli, okurlarla paylaşılmalıdır. Yazmak da paylaşmanın önemli bir aracıdır. Yaşam o zaman daha bir anlam kazanır.
* Bilgi ve deneyimin yolu okumaktan geçer. Dinimizin ilk emri de ‘Oku’dur. Ne var ki toplum olarak çok az okuyoruz. Hem de Japonya ile kıyaslanamayacak kadar. Arada uçurum var.
Okumayan toplumda da kişilerin statüleri her zaman mal mülkle belirlenir. Zenginlik; bilgi, birikim ve kültürün önündedir.
* Böyle çarpık bir değer yargısının birinci suçlusu elbette ki ezberci ve tutucu eğitim sistemimizdir.
Öğretmenler de sistemin gereğini yerine getiriyorlar. Sınıflarında özgür bir tartışma ortamı yaratmaktan kaçınıyorlar.
Oysa Çağdaş Eğitim Sistemi’nde sorgulama, yargılama vardır.
Kişiler ancak böyle kendi sorunlarını çözme yeteneği kazanırlar.
* Türkiye’nin gidişine gelince:
Türkiye rotası batıya, ahalisi doğuya bakan bir gemiye benzer.
Değer yargıları birbirine girmiş, neyin helal neyin haram olduğu karışmış, kişilere göre fetva verilen bir toplum olmuşuz.
Dış politikada ise Atatürk’ün ‘Yurtta Barış Cihanda Barış’ temel ilkesinden uzaklaşmanın sonucunu yaşadığımız şu günler çok net göstermiyor mu?
* Bu gidişten aydınların da bir sorumluluğu olduğu unutulmamalı.
Aydınlar öncelikle taşın altına elini koymalıdır. İnancı, düşüncesi, görüşü ne olursa olsun derneklere, sendikalara, partilere üye olacaklar; ülkenin geleceğine sahip olacaklardır.
Yoksa meyhane köşelerinde nutuk atmakla vatan kurtarılmaz.
**************
İsmail Hakkı Bey’in bu söyleşide sorusu ve yanıtı olmayan yanı: Kişilere sıcak yaklaşımıdır.
Nice amansız hastalığa yakalanıp da “öldüm bittim!” diyen kimselerin İsmail Hakkı Bey’le görüştükten sonra yaşama sımsıkı sarıldığına çok tanık oldum. Ve bir doğaseverdir, bir hayvanseverdir İsmail Hakkı Bey.
OLTAYA YEM TAKMADIM
Baba-oğul göl kenarına gelince, oltayı göle atıp otele döndüler. Bir saat sonra oltaya balık takılıp takılmadığını görmek için göle gittiklerinde, beş balığın takıldığını görürler.
Çocuk babasına; ‘Bu balıkların oltaya takılacaklarını biliyordum.’ der.
Babası sorar; ‘Nereden biliyordun?’
– ‘Dua ettim de onun için.’ der çocuk.
– Oltayı yeniden hazırlayıp yemek yemek için otele dönerler. Yemekten sonra göle gittikleri vakit, yine birkaç balığın yakalandığını görürler.
Çocuk bu kez de; ‘Böyle olacağını biliyordum.’ der.
Babası yine sorar; ‘Nereden biliyordun?’
Çocuk açıklar; ‘Çünkü dua ettim.’
Baba-oğul oltayı tekrar göle atıp otele geri dönerler. Yatmadan önce göle gidip oltaya baktıklarında bu kez bir tek balığın bile tutulmadığını görürler.
Çocuk, ‘Ben oltaya balık gelmeyeceğini biliyordum.’ der.
Baba sorar; ‘Nereden biliyordun?’
Çocuk, ‘Dua etmedim de onun için balık gelmedi.’ diye yanıtlar.
Babasının niye dua etmediğini sorması üzerine çocuk şu cevabı verir.
‘Oltaya yem takmadığımı hatırladım da onun için.’
Demek ki duaların kabul olması için önce gerekeni yapmak gerekir.
En çok terzimi severim!
Bir bilgeye sormuşlar; – Efendim dünyada en çok kimi seversiniz?
– Terzimi severim, diye yanıtlamış bilge.
Soruyu soranlar şaşırmışlar;
– Aman üstat, dünyada sevecek o kadar çok kimse varken terzi de kim oluyor? O da nereden çıktı? Neden terzi?
Bilge bu soruya da şöyle cevap vermiş;
– Dostlarım, evet ben terzimi çok severim. Çünkü ona her gittiğimde, benim ölçümü yeniden alır. Ama ötekiler öyle değildir. Bir kez benim hakkımda karar verdiler mi bir daha beni hep aynı gözle görürler.’
Sevgili okurlarım, insan kişiliği, düşünceleri, davranışları zaman içinde değişebilir. Onu ilk tanıdığımız günkü bilmek bizi yanlışa götürür. Ne demişler; ‘Ölülerle delilerin fikirleri değişmez.’