İsmail Hakkı Özsarı
Kaz Dağları’nın öte yüzünde, Edremit Körfezi’nde bir uçak enkazı yatmaktadır. Bu enkaz, İstanbul’dan, Kahire’ye giderken düşen Salim Bey’in uçağına aittir.
Uçak, denize düşmüş! Salim Bey de, büyük bir şans eseri olarak kurtulmuştur. Çok ilginçtir, uçağın üzerinde, 1800 yılında Japonya’dan dönerken batan ve 500 civarında askerimizin şehit olduğu firkateynin adı yazılıdır: “Ertuğrul”
Kıyametin kopacağı o büyük gün adım adım yaklaşmaktadır. “18 Mart 1915” Fransız Amiral Guep Ratte, Çanakkale sırtlarındaki siperleri gözetlemektedir. Gördüğü 200’den fazla top namlusunun yarısının Türkler tarafından döşenmiş soba borusu olduğunu anlayamaz. Emir subayına en çok güvendiği yüzbaşıyı çağırtarak şöyle der:
“Bu Türkler, Boğazın sırtlarına mayın döşemişlerdir. Düşünemeyeceğimiz kadar aptal sanıyorlar bizi.”
Sözlerini şöyle sürdürür: “Bu mayınları temizleme görevini sana veriyorum.”
Görev yerine getirilir. Sular mayınlardan temizlenmiştir. İşgal kuvvetleri donanmasının taarruz emri verilir. Ancak, işgal kuvvetlerinin beklemediği gelişmeler olmaya başlar. Boğaza giren gemilerin kimisi mermileriyle, kimisi de mayın çarpmaları nedeniyle birer birer suya gömülürler. (Burada Seyit Onbaşı’yı saygı ve rahmetle anıyorum.)
Düşman gemilerinin ayakta kalabilenleri 18 Mart 1915 günü geri çekilmek zorunda kalırlar. Gerçekten de Fransız Yüzbaşı, Boğaz’ın sularını mayınlardan temizlemiştir. Temizlendiğine dair rapora rağmen bu mayınlar da nereden çıkmıştır?
Yazımın başlığında “Ertuğrul” adlı uçaktan söz etmiştim. Muharebeler sırasında bir keşif uçağına şiddetle ihtiyaç duyulduğu kanaatine varılır. Harbiye Nezareti, bu uçağın enkazını derhal İstanbul’a getirtir. Onarıldıktan sonra sökülerek tekrar Çanakkale’ye gönderilir.
Hastane yakınlarında bir çadırda tekrar monte edilir. 7 Mart 1915 sabahı, Boğaz’ın suları üzerinde bir keşif uçuşu yapar. Mayınları göremez. Anlaşılır ki temizlenmiştir. Derhal önlem alınır. Aynı gün gecenin karanlığı, Boğaz’ın suları üzerine çökünce Nusrat Mayın Gemisi, ikinci kez tarihi görevini yerine getirir. Mayınlarını denize serin sularına bırakır. Fransız yüzbaşıya ne mi olur? Hiç suçu olmadığı halde, savaş kazanıldığında nişanlısıyla birlikte evlenmeyi hayal ederken, geminin direğine asılarak idam edilir. İdam ettiren de öz babası Amiral Guep Ratte’dir.
NE GÜNLERE GELDİK
Dünya değişiyor. Değer yargıları değişiyor. Teknoloji inanılmaz bir hızla değişiyor. Benim kuşağımın insanları bu değişime ayak uydurmakta zorlanıyor. Otomobil, bilgisayar, hatta cep telefonu kullanmayı bilmeyen birçok insan var. Nasıl olmasın!
Benim kuşağımın insanları yaşadıkları süre içerisinde kağnı arabasından jumbo jet uçaklara geçiş yaptılar. Teknoloji öyle bir gelişti ki, teknoloji manyağı olduk adeta!
Bu değişimlerin hayatımızı kolaylaştırdığı yadsınamaz bir gerçek. Ancak olumlu etkilerinin yanında birçok da olumsuz diyebileceğimiz değişimlere uğradık. Neler mi? Bakın anlatayım:
Daha çok harcıyor ama daha az mutlu oluyoruz. Evlerimiz büyüdü ama ailelerimiz küçüldü.
Daha çok bilgiye sahibiz ancak daha doğru kararlar veremiyoruz. Servetlerimizi çoğalttık ama insani değerlerimizi azalttık.
Aya, Mars’a gidiyoruz ama karşı komşuya gitmeyi akıl edemiyoruz. Dışımızdaki her şeyin farkına vardık ama içimizi bir türlü keşfedemedik.
Gelirimiz çoğaldı, moralimiz azaldı. Daha çok yiyeceğe sahibiz ama daha az besleniyoruz. Yeni yapılan evler çoğaldıkça, yıkılan yuvalar arttı.
Sevgili okurlarım, bu liste uzar gider. Gelin bu olumsuz döngüyü kıralım. Nasıl başarabilirim, ne yapsam değişemiyorum diye düşünmeyin, bir yerden başlayın. İnanın başarabilirsiniz. Nasıl mı?
Hiçbir eşyanızı özel anlarınız ya da misafirleriniz için kullanmamazlık etmeyin. Çünkü her anınızda siz de çok özelsiniz. Hiçbir şeyi ertelemeyin. Zira bu dünyadaki misafirliklerimiz ne zaman sona erer bilenimiz yok.
Ailenize ve arkadaşlarınıza onları çok sevdiğinizi her fırsatta söyleyin. Okuyun. Araştırın. Ailenizle ve arkadaşlarınızla daha çok vakit geçirmeye çalışın. Sevdiğiniz yerleri gezmeye, sevdiğiniz işleri yapmaya çalışın.
Sonuç olarak şunu diyebiliriz: her anınız sizin için özeldir. Hayatınızı keşkelere, kuşkulara kurban etmeyin.