Modern insanın gerçek ya da sanal ortamda peşinden koştuğu mutluluk, takıntı haline geldiğinde psikolojiyi altüst edebiliyor. Psikiyatri Uzmanı Dr. Okan Ufuk İpek, mutluluğun gelip geçici olduğunu vurgulayarak ‘huzur’ tavsiyesinde bulundu.
Günümüz insanı, mutlu olacağı inancıyla peşinden koştuğu pek çok şey sebebiyle ağır bunalımlar yaşayabiliyor. İnsan sağlığını olumlu olduğu kadar gerçekleşmediği zaman çok fazla olumsuz yönde de etkileyebilen mutluluk kavramının iyi anlaşılması gerekiyor. Dünya Ruh Sağlığı Gününde yaptığı açıklamada mutluluk kavramını mercek altına alan VM Medical Park Bursa Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Okan Ufuk İpek, “Mutluluk duygusu, günümüzde neredeyse hepimizin biraz da abartarak peşinden koştuğu, var gücümüzle ulaşmak için kovaladığımız bir klişe Hepimiz hedeflerimize ulaşmayı, dileklerimizi yerine getirmeyi, başarılı olmayı ve neticesinde mutlu olmayı isteriz. Dilediklerimiz gerçek olduğunda kendimizi bir süreliğine mutlu hissederiz, ancak olumlu ya da olumsuz hiçbir duygu yok ki sonsuza kadar aynı seviyede devam etsin. Mutluluk da dahil duygular dalgalanma eğilimindedir. Giderek büyür, zirve yapar ve sonra da söner. Hedeflere ulaşmamız ve geçici de olsa mutluluk hissini yakalamamız, iyi senaryo. Bir de madalyonun diğer yüzü var. Her zaman isteklerimizin yerine gelmesi ve hedeflerimize ulaşmak ne yazık ki pek mümkün değildir. Nihayetinde geçici de olsa razıyız, ama mutluluk hissini yakalamak da her defasında mümkün olmamaktadır.” diye konuştu.
Huzuru tercih edin
Geçici olan ve her zaman ulaşması mümkün olmayan ‘mutluluk duygusunu’ kovalayarak birçok kişinin başının derde bile girebileceği uyarısında da bulunan Psikiyatri Uzmanı Dr. Okan Ufuk İpek, şu tavsiyelerde bulundu: “Daha fazla başarı elde et, daha fazla şöhret elde et, daha fazla para elde et, daha güzel arabalara sahip ol, daha çok mal mülk elde et, markalı kıyafetler giy, daha güzel şehirlerde yaşa, daha çok şehir ve ülke gör Bunların hiçbiri kategorik olarak kötü değil. Ancak nihai hedefin, sürekli bir mutluluk hissi ve bu doğrultuda hep daha fazlasını almak olması, tehlikeli olabilir. İşler rast giderse dahi kısa vadede elde edilen küçük mutlulukların yanında uzun vadede mutlak mutsuzluk hali kaçınılmaz görünüyor. Çünkü insan enerjisi ve vakti sınırlıdır. Sınırlı enerjimizi ve zamanımızı hakkından fazla şekilde mutluluk kovalama sürecinde tükettiğimizde hayatımıza anlam katan değer alanlarına aktaracak gücümüz ve zamanımız azalacaktır. Huzurlu olmayı daha derin bir iyilik hali ya da kendi içimizde geliştirip besleyebildiğimiz, dışarıda olup bitenlerden bağımsız bir duygusal hal olarak tarif edebiliriz. Huzuru ön plana çıkardığımızda büyük acıların, sorunların, korkuların ve kayıpların içinde de olsak bütün bu zorluklarla beraber hayatımızda derûnî bir sakinlik hali ve anlam mümkün olacaktır. Huzur ve mana, davranışlarımızı daha kalıcı olarak ve sürekli motive edecektir. Peki, iç huzurumuzu nasıl geliştirip besleyeceğiz? Burada özümüzde sahip olduğumuz, önemsediğimiz, hayatımıza mana ve anlam katan değerlerimize dikkati çekmek istiyorum. Adaletli olmak, ahlaklı olmak, sevgi dolu olmak, yardımsever olmak, samimi, içten olmak, saygılı olmak, onurlu ve gururlu olmak değerlerimizden bazılarıdır.”