Dündar Özseçen
629 yıl hüküm süren, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük imparatorluğu olan, sınırları bir yandan Avrupa’nın göbeği Viyana kapılarına, diğer yandan Arap çöllerine kadar uzanan Osmanlı İmparatorluğu, şöyle veya böyle yıkıldı. Osmanlı’nın orduları terhis edilmiş, devletin başkenti İstanbul düşmanlar tarafından işgal edilmiş, saltanat esir alınmış, aziz millet fakru zaruriyet içerisine düşmüş, cepheden cepheye savaşmaktan bitap düşmüş, bütün dünyanın; “Tamam artık, her şey bitmiştir” dediği bir anda 19 Mayıs 1919’da Türk milletinin esaretini kabul etmeyen bir umut güneşi ANADOLU topraklarında doğmuştur.
Yüce Türk milleti, tarihin yetiştirdiği en büyük komutan, büyük devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde yeni bir destan yazmak için yollara dökülmüş, Sivas’ta; “YA İSTİKLAL YA ÖLÜM” desturuyla Kurtuluş Savaşı’nı başlatmıştır.
Bu doğuşun, bu kükreyişin dünya üzerinde bir örneği yoktur. Dünya üzerinde her köşesi düşman eline düşmüş, yoksulluk ve sefaletin milletin iliklerine kadar işlediği bir ortamda dünyada hiçbir millete bu denli şahlanıp ayağa kalkarak, küllerinden yeniden doğup bağımsız bir devlet kurmak nasip olmamıştır.
Onun için bugün üstünde yaşadığımız bu topraklarda (Anadolu’da) büyük bedellerle kurduğumuz bu devleti ve Cumhuriyeti koruyup kollamak, bu topraklarda yaşayan her insanın kutsal görevidir.
“Ya ölüm ya istiklal” diyerek çıkılan yol zaferlerle sonuçlanmış, İstiklal Savaşı’nı yapan milletin bağrından çıkan ordu, şimdi yeni bir devlet kurmanın zarureti içine girmiştir. Bu ortamda, Gazi Mustafa Kemal verdiği askeri mücadelenin sonunda Osmanlı’yı tamamen yok olmaktan kurtarmış, devletin adını değiştirerek Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.
23 Nisan 1920’de temelleri atılan devletin, 29 Ekim 1923’te adı resmen bütün dünyaya ilan edilmiştir. Saltanat kaldırılmış, artık milletin kendini yönetecekleri seçimlerle tayin edecekleri yeni bir devlet düzeni inşa edilecektir. Ya İstiklal Ya Ölüm yolu, “HAKİMİYET KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR” ülküsünün önünü açmıştır. Aziz Türk milletinin Anadolu’yu vatan yapması bir kez daha bütün dünyaya kabul ettirilmiştir.
Cumhuriyet hiç şüphesiz ki bir milletin kadınıyla, erkeğiyle, çoluk çocuğuyla verdiği istiklal mücadelesinin Yüce Allah tarafından kendisine bir armağanıdır. Cumhuriyet yeni bir yaşam, yeni bir başkaldırı, yeni bir diriliştir. Cumhuriyet, hürriyet ve bağımsızlık devrimidir. Hiç kimsenin şüphesi olmasın ki Cumhuriyet, bir milletin kendi kendini yönetme iradesinin adıdır.
Bazı çevreler hala görmezden gelseler de Cumhuriyet bir kalkınma, bir medeniyet iddiasıdır. Birey olmanın, toplum olmanın, millet olmanın felsefesidir.
Oysa ki kafamızı kaldırıp sağımıza solumuza ve dört bir yanımıza baktığımızda gerçekleri bal gibi görürüz. 29 Ekim 1923’te neyimiz vardı da bugün yok!
Bir milletin kendi kendini yönetme isteğini niye içinize sindiremiyorsunuz anlamış değilim. 9 milyonluk bir ülkeden 85 milyonluk dev bir devlet olduk. Bunu hala niye göremiyorsunuz anlamış değilim.
Son söz olarak; bütün kısır çekişmeleri bırakıp, Cumhuriyetimize sahip çıkalım. Türkiye Cumhuriyeti’nin 96. Yılı kutlu olsun.