Mahiye Morgül
Ispanak yedi zehirlendi…
Ispanak kendisi zehirli değildir, bilmeyen yoktur. İçine ne karıştırıldı ki insanlar zehirlendi, budur bizi endişelendiren. Başka zehirli otlarla mı karıştı, yoksa solmasını geciktiren sulandırılmış kimyasal mı üzerine sıkıldı? Hepsi olabilir.
Çağımız böyle bir çağ. “Çağdaş” kelimesi de kirlendi. İçine hile girmeyen hiçbir şey kalmadı. Suni teneffüsle yaşar hale geldik.
Artık birileri ilkel dese de doğal yaşama dönmek en tercih edileni oldu. Çağdaş olmak artık köyde yaşamayı becerebilmek oldu. Bunu nasıl başaracağız diyebilirsiniz. Bunu başaran bir arkadaşımı örnek vereceğim.
Adını vermeyeyim, bu sene ilkokula başlayan bir oğlu var. Oğlu doğmadan önce yerleşmişti o köye. Muğla’nın bir köyünde satın aldığı eski evi onardı, Ankara’dan oraya taşındı. Bahçesindeki çamlara sincaplar tırmanıyor. Hayali böyle bir köy ortamında çocuğunu büyütmekti. İşi neydi derseniz, ilaç şirketlerinin patent anlaşmazlıklarına dava açma yetkisi olan bir mesleği var, hukuk fakültesinde yüksek lisans yapmış bir eczacı dosyayı hazırlayıp internetten gönderiyor, bunu köyde evinde yapıyor. Oğlu bu sene ilkokula başladı.
Köyün okulu var, 1. sınıfta 10 çocuk var, bu köyden 5 çocuk, diğer köylerden gelen 5 çocuk. Ne güzel değil mi? Çevre köylerden de arkadaşı var oğlumuzun. Şehirde aynı apartmanda oturup da birbirinin yüzünü görmeyen çocuklardan daha sağlam arkadaşlıkları olacak.
Ama köy çocuğuyla nasıl arkadaş olur benim çocuğum derseniz, sormak isterim, çocuğunuzun elindeki oyun tabletine bakar mısınız, çocuğunuz sizinle bile konuşmuyor, arkadaşları ise vahşi dünyanın katilleri, canavarları, büyücüleri, cadıları, korsanları ve vampirleri oldu bile. Ne dersiniz? Çocuğunuz için hangisi daha sağlıklı ilişkidir?
Ders kitapları köyde de fark etmiyor diyeceksiniz, onların içi de zehirli yılanlar, cadılar, canavarlar, kötü karakterler, abuk sabuk cümleler…
Evet işte bunda haklısınız. Ancak köyde müfettiş korkusu yok, öğretmen daha özgür ders yapabiliyor, dershane yok, öğrenci artan zamanını plastik oyuncaklarla değil gerçek oyun malzemeleriyle geçiriyor. Kısaca çocuğun doğal beslenmeyle beden sağlığı, akıl sağlığı ve ruh sağlığı daha garanti altında… Hangisi daha çağdaş yaşamdır; köydeki mi şehirdeki mi?
Ara tatilde sözünü ettiğim bu köye gidiyorum, arkadaşımın oğluna ve onun sınıf arkadaşlarına Okuma, Yazma, Matematik, Müzik, Resim ve Eğitsel Oyunlar çalıştıracağım. Yanımda 1970’lerin ilkokul kitaplarını götürüyorum.
Ben de köy tatili yapmış olacağım. Benim gibi bu kadar becerisi olan bir emekli öğretmene bundan güzel armağan ne olabilir?
Bütün emekli öğretmenlere kendilerine bir kardeş köy bulmalarını öneririm. Muhtarlarla iletişime geçerlerse eminim ücretsiz kalacakları misafir odası da bulurlar.
Şehirde çocukların sınıfları ilerledikçe sıkıntıları da artıyor, köyde de artacak elbet. Fakat hiç olmazsa ilk dört yılda temellerini sağlam atmak lazım, çoklu zekâcıların tuzaklı müfredatına göre basılmış ders kitaplarından çocukları olabildiğince uzak tutmak lazım.
Hale gelen sebzeden zehirleniliyoruz, çünkü zehirli otları sebzeye kattılar, diyoruz. Ders kitapları da böyle basılıyor. İçlerinde beyne besin olmayacak şeyler, akla ziyan görseller, arkadaşlık ve aile ilişkilerine zarar verecek yazılar ve benzeri zehirli atıklar var.
Bakın, şehirlerde artık bilim evleri kundaklanıyor. Ali Kuşçu Gökbilim Merkezi yakıldı. Hani burası her türlü yangın tehlikesine karşı korunaklı değil miydi?
Milli Kütüphanemiz de taşınıyor bir sarayın bodrumuna, kim gider oralara? Hem biliyorum ki tasfiyeler yapıldı, ayıklandı geri dönüşüme gitti çoğu. Tasfiyeciler, okul kütüphanelerinde “hafifletilmiş yeni müfredata kaynak oluşturmayanları tasfiye ettik” demişlerdi. Okunacak kitap bırakmadılar. Özetle şehirde medeniyet bu hale geldi.
Haydi köylere diyorum. Köyde ıspanaktan zehirleneni hiç duymadık.
Not: Çocuklara zehirli kitap verilmesine tepkinizi ne şekilde göstereceğinizi düşünmeye başladınız umarım. Daha kaç evladımızın intihar etmesi lazım tepki göstermek için?