Şaban Yalazı
Son yıllarda yılbaşı yaklaşırken toplumumuzda gereksiz bir şekilde yaşanan tartışmaların tamamen bilgi eksikliğinden kaynaklandığını düşündüğüm için, bu konuda çok özet olacak şekilde açıklama yapma lüzumunu hissettim.
Yılbaşı bir takvim yılının bitiminden yeni takvim yılına geçiş demektir. Doğum günü gibi, evlilik yıl dönümü … gibi bu da yılın dönümüdür. Kutlarsın kutlamazsın, kutlama şeklin şöyle olur böyle olur, tasarruf tamamen kişiye bağlıdır. Bizim konumuz yılbaşı olduğu için zaman dilimi içinde yıllar nasıl oluştu; yılların, ayların, haftaların, günlerin tespiti nasıl yapıldı, yani takvim nasıl doğdu önce onu irdelememiz gerekiyor.
İnsanların zamanla ilgili işlerini düzenlemeleri konusunda çoğunlukla gök cisimlerinden hareketle matematiksel bir sitemin varlığını keşfetmeleriyle takvim olayı doğmuştur. Dünyanın kendi ekseni etrafında dönüşüyle gündüz gecenin, güneşin etrafında dönüşüyle de mevsimlerin oluştuğunu en azında sezgisel olarak biliyorlardı mutlaka. Ancak bunların bir sistem içersine alınması bile eski toplumlarda farklılıklar, çeşitlilikler gösteriyordu.
Türkler Orta Asya’da iken tarih boyunca pek çok farklı takvim kullanmışlardır. Bunlardan en ilginci 12 hayvanlı Türk Takvimidir. Çinliler tarafından da kullanılan bu takvimde 12 hayvan 12 yılı simgelemektedir. Her yıl bir hayvanın adıyla anılmaktadır. Buna göre, hangi hayvan yılında o hayvanın ifade ettiği semboller üzerinden olayların gerçekleşeceğine inanılır. Örneğin sıçan yılında kan dökme olaylarının, karışıklıkların olacağı ve kışların uzun olacağı öngörülürken, öküz yılının savaş için en uygun yıl olacağına inanılmıştır. Orhun abidelerindeki yazıtlarda bu takvimle tarih düşüldüğünü görmekteyiz. Ayın ve güneşin hareketlerine göre düzenlenen Ay ve Güneş Takvimleri’ni kullanan toplumların hesap hataları, takvimler arasındaki farklılıklar zaman içerisinde birikerek ciddi sorunlar haline geliyordu. Ancak yine de ülkelerin en az hatalı Gregoryen takvimini ortak takvim olarak kabul etmeleri, aynı takvimde birleşmeleri bile çok uzun yılları aldı.
Günümüzde kullandığımız takvimden önce, M.Ö.153 yılından beri yılbaşını 1 Ocak kabul eden takvim, Roma İmparatoru Jülius Sezar tarafından M.Ö.46 yılında yeniden düzenlendi. Kendi adına izafeten Jülyen takvimi olarak anılan takvim, ölümünden sonra İmparator Augustus tarafından kısmen değiştirildi ve 16. yüzyıla kadar da kullanıldı. İmparator Augustus Jülyen takviminde Temmuz’a denk gelen ay July iken, sonraki ay olan Sextilis’i değiştirerek kendi adını (August-Ağustos) verdi. Hem de Sezar’ın adını taşıyan July’ın 31 gün oluşundan eksik kalmamak için August ayı da 31 gün yapıldı. Böylece takvimde arka arkaya gelen iki ay da 31’er gün oldu.
Bu arada olan Şubat ayına oldu tabii. Buraya eklenen 1 gün Şubat’tan alınmıştı çünkü. 1582 yılında Papa XIII. Gregory tarafından son haline getirildiği için Gregoryen takvimi olarak anılan takvim kullanılan en az hatalı takvimdir. Buna göre, dünya güneşin etrafındaki yörüngesini 365 gün 5 saat 48 dakika 46 saniyede, yani yuvarlak olarak 365 gün 6 saatte tamamlamaktadır. Bu 6 saatlik fazlalıktan 4 yılda oluşan 1 gün Şubat’a eklenerek gün sayısı o yıl 29’a çıkarılır.
Bu takvime yaygın olarak Miladi Takvim de denir. Milat İsa’nın doğduğu yıl demektir. Osmanlı İmparatorluğu’nda kuruluştan beri kullanılan Hicri takvim yerine, Hicreti başlangıç kabul eden ama güneş yılına dayanan Rumi takvim 1860’lı yıllarda kullanılmaya başlandı. 1917 yılında da İttihat ve Terakki Partisi döneminde, gelişen düzene ayak uydurabilmek için diğer ülkelerin kullandığı Miladi takvim kullanılmaya başlanmış ve 1 Ocak 1926’dan itibaren de resmiyet kazanmıştır. Takvimi kabul edince doğal olarak takvimin aylarına da isim vermek gerekmektedir. Jülyen takviminden Mart (Martius), Mayıs (Maius) ve Ağustos (August), Aramice-İbraniceden Şubat (Şebat), Nisan (Nisan), Eylül (Elül) ve Temmuz (Tammuz), Arapça’dan Kasım (Kaseme), Süryanice’den de Haziran alınır. Türkçe olarak da Ocak, Ekim ve Aralık adları verilerek ayların adı tamamlanır. Günlerin isimleri verilirken de Fars (İran) takviminden alıntı yapılır. Çehar-şenbe (4. gün), Penç-şenbe (5. gün), Cuma (Araplarda algmyah-elcmyah) bunlardandır.
Şimdi gelelim yılbaşı gecesi ile ilgili tartışmalara. Yukarıda da söylediğimiz gibi yılbaşının İsa’nın doğumu ile hiçbir ilişiği yoktur. İncil’de İsa’nın doğumu ile ilgili hiçbir bilgi olmamasına, tam olarak bilinmemesine rağmen doğum tarihinin tespiti çeşitli olaylara dayanılarak yapılmaya çalışılmıştır. Ancak çoğunluk 24 Aralık’ı 25 Aralık’a bağlayan gece doğduğuna inanır. Jülyen takviminin 25 Aralık’ına denk gelen 6 Ocak’ı da Ortodokslar doğum günü olarak kabul eder. İsa’nın doğduğu güne de Noel denir. İngilizcesi Christmas’tır. 25 Aralık’a yakın günlerde, çeşitli yerlerde İsa’nın bir ahırda dünyaya gelişi ve üç müneccimin İsa’ya hediyeler getirmesi olayı canlandırılır. 25 Aralıkta, yani Noel günü evlerde süslenmiş çam ağaçlarının altına konan hediyeler aile arasında alınır, verilir. Evlerde çam ağaçlarının süslenmesi olayının da Hristiyanlık ile doğrudan hiçbir ilişkisi yoktur. Bu tür şeyler yıllar içinde oluşmuş ve çok eski kültürlerin izlerini taşımaktadır.
Bir de Noel Baba var, ondan da söz edelim. Antalya’nın Demre (Kale) ilçesinde piskopos olarak görev yapan ve 352 veya 354 yılında öldüğü düşünülen Aziz Nikolas’ın (Santa Claus) denizcilerin, tüccarların, gezginlerin ve çocukların koruyucu azizi olduğuna inanılır. 1863 yılında ABD’de bir ressamın çiziminden esinlenilerek, Noel akşamı evlerin bacasından girip şöminesinden çıkarak çocuklara gizlice hediye dağıtan efsanevi bir kişiliğe dönüştürülen Aziz Nikolas’ın (nam-ı diğer Noel Baba) cesedi Demre’deki kiliseden 1087 yılında İtalyan tüccarlar tarafından çalınarak İtalya’nın güneyinde Bari kasabasında defnedilir. Diğer yandan Santa Claus’un evinin kuzey kutbundaki buzlar ülkesinde olduğu ve Ren geyikleriyle çekilen kızak kullandığı başka bir efsanedir. Yoksullara, ihtiyaç sahiplerine, çocuklara hediyeler dağıtan biri olarak efsaneleştirilen göbekli, ihtiyar dede kısa zamanda Hristiyan toplumunun hayatına girdi böylece. Tamamen insanın hayal gücüyle efsaneleştirilen ve Noel kutlamalarının içine sokulan Noel Baba’nın önceleri siyah-beyaz çizimlerle tasvir edilen kıyafeti, 1924 yılında Coca-Cola’nın reklamlarında kırmızı-beyaz kullanmasıyla renk değiştirerek günümüzdeki şeklini almıştır.
Takvimler çoğunlukla dini motiflerle başlatılır. Miladi takvim İsa’nın doğum yılıyla, İbranilerin takvimi Mısır’dan çıkışlarıyla başlarken, Hicri takvim de Hz. Ömer zamanında Hicretin 17. yılında alınan bir kararla Hicret’in olduğu yılın Muharrem ayının 1. günü başlamaktadır. Hicri takvim, ayın dünya etrafındaki çevrimini 29,5 günde tamamlamasından oluşan Ay takvimine göre, yıl 354-355 gün çeker ve her yıl 11 gün kayar. Hicri takvimin 6. yılının Zilkade’sinin başında (Mart 628) Hz. Peygamber (s.a.v) ashabıyla birlikte umre yapmak üzere Medine’den Mekke’ye giderken, Hudeybiye’de konakladılar. Bu ziyarete karşı çıkan Mekkelilerle yapılan antlaşma gereği geri döndüler. Antlaşmaya göre umreyi ertesi yıl yapacaklar ve Mekke’de ancak 3 gün kalacaklardı. Nitekim ertesi yıl umre antlaşmadaki şartlara uygun olarak yapıldı. Barış ortamının oluşması İslamiyet’e geçişi hızlandırdı. Ancak Hudeybiye Antlaşması’nın üzerinden 17-18 ay geçmişti ki Beni Bekr Kabilesi’nin Müslüman Huzaa kabilesini namaz kılarken kılıçtan geçirmeleri üzerine Antlaşma feshedilmiş oldu. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v) ordusunu toplayarak Hicret’in 8. yılı Ramazan ayının 20’sinde (11 Ocak 630) tarihinde Kureyşlilerin elindeki Mekke’yi fethetti.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz. Şimdi bu tarihi bilgiler ışığında ne yapmak lazım. Bütün bu bilgilere rağmen, hala yılbaşı Hristiyanların günümüdür yoksa kapitalistlerin bir icadımıdır diye mi tartışalım. Veya sonradan oluşturulan ve yakıştırılan düzenlemelerle efsaneye dönüştürülen bir kişinin piyasa ekonomisine katkısındaki önemi olarak mı değerlendirelim.