Mustafa Arı
Hayat paylaşmaktır, yeri, zamanı ve yaşı yoktur.
İnsanoğlu mutluluğu, huzuru, maddi, manevi değerlerini ve gücünü başkalarıyla paylaşarak elde eder. Paylaşma ve yardımlaşma toplumun manen ve maddeten yücelmesine yardımcı olur.
Dünyamızı, kültürümüzü evrende sahip olduğumuz her şeyi, bu dünyada yolcu olduğumuzu unutmadan paylaşmalıyız. Ölen kişinin yakınlarının acısını paylaşmak ne yüce bir davranıştır. PayIaşıIan bir sevinç iki kat oIur, payIaşıIan bir acı yarıya iner. Çocuklarımıza, gençlerimize vereceğimiz eğitimin temel konusu Paylaşmayı öğrenmek olmalıdır. Evimize gelen bir misafiri, evimizde bulunan bir yiyeceği paylaşmak evimizin yiyecek ve içecek konusunda bereketi artar.
İnsanoğlunun birlikte var olduğu her ortamda paylaşmak mutlu olmanın, başarmanın, birlik halinde yücelmenin en kısa yoludur. Barış, anlayış, empati, karşılıklı saygı bütünlüğünde çözüm yollarının bulunması Paylaşmaktan geçer. Paylaşmak bizi başarı olmak, başkalarına yararlı olmak ve alçak gönüllülüğe götürür. Yaşamımızı başkaları ile paylaşmak bize tecrübe, bilgi, yeni düşünce pratikleri kazandırır.
Paylaşmak bizi uyumlu olmaya, mutluluğa, olumlu ilişkiler kurmaya, bilgeliğe taşır. Paylaşmak mutluluktur, erdemdir. BiIgiyi payIaşarak, insanIarın başarıya bizden daha koIay uIaşmaIarını sağIadığımız için mutIuIuk duyabiImeIiyiz. SakIamak değiI, payIaşmak oIsun özün. EIeştirmek değiI, çözümü göstermek oIsun sözün. Yıkmakta değiI, yapmakta oIsun gözün. SaIdırmak değiI, sarıImaktır çözüm.
Necip FazıI Kısakürek’in güzel bir sözü var; “Eğer payIaşmayı biIirseniz, ekmeği payIaşmak, ekmekten daha IezzetIidir. PayIaşmayı biImeyenIer mesut olamazlar. Çünkü payIaştığın senindir, biriktirdiğin değiI…”
Sevinçler ve güzellikler paylaştıkça çoğalır. Acılar ve hüzünler paylaştıkça azalır. Paylaşmayan insan açgözlü ve cimridir. Dostu yoktur ya da yok denecek kadar azdır.
Başını beladan kurtarmanın en iyi yolu sorumluluğu paylaşmaktır. Paylaşmak o kadar güzel bir şeydir ki, mutluluğunu paylaştığında mutluluğun artar. Paylaşma, insanidir. Bölünmemek için bölüşmek gerekir. Böylece toplumda sevgi, saygı, hoşgörü, merhamet, adalet, vicdan gibi olgular da yerini bulacaktır.
TEBESSÜM SADAKADIR
Gülümsemek, güler yüzlü olmak ve az gülmek sünnettir. Bunlarda sadaka sevabı vardır. Bunlar kalbe sevinç verir, ruhu huzura kavuşturur. İnsanları birbirine kaynaştırır. İnanlar arasında güven sıcaklık ve yalınlaşma meydana getirir. Dostlukları arttırır. Düşmanlıkları öldürür. Husumeti kırar. Kırgınlıkları örter. Şeytandan gelen kini, nefreti, kızgınlığı, küskünlüğü söndürür ve yok eder.
Peygamberimiz gülümseyen, güler yüzlüydü. İnsanlara somurtmazdı. Kızdığında kızgınlığını belli etmezdi.
İnsanı giydikleri takıp takıştırdıkları değil, tebessümü güzelleştirir. Evinden güler yüzle uğurlanmış bir erkek, sabahtan akşama kadar etrafındakilere tebessüm ve huzur dağıtır. Aynı tebessümle evine dönen erkek, eşine güven ve huzur telkin etmiş olur. Asık surat, sert sözler ve davranışlar yuvaları çekilmez hale getirir. Gülünce damarlar genişliyormuş, vücutta kan dolaşımı hızlanıyormuş.
Bazı araştırmacılar, doktorun gösterdiği tebessümün bir çeşit ilaç olduğunu söylemişlerdir. Çok gülmek, kahkahayla gülmek, yapmacık gülmek, boş yere gülmek, alay edici, incitici ve küçümseyici gülmek ve boş ve batıl şekilde güldürmek ise yasaklanmıştır.
Tebessüm, Allah’ın rızasını kazanmak için bir yol, annemizi mutlu edebilmek için bir hal, babamızın en dertli gününde moral, arkadaşımızın gözyaşında dostluk, alışverişte ticaret, güne güzel başlamak için bir renk, hastaya sağlıktır.
Tebessüm vereni yormaz, alanı sonsuz mutlu eder. İki gülümsemem vardır: Gülerim yalakalık yapana, Gülerim dostumun kalbine.
Belki bir tebessümünüz bir insanın hayatını değiştirecektir. Hiç bilemezsiniz. Çevrenize gülümseyerek bakmanız dileğiyle…