Vatan Partisi Karacabey İlçe Başkanı Rıfat Narhın, İdlib’te ‘Devlet Aklı’ yerine ‘Danışman’ aklıyla hareket etmenin bedelinin şehitlerle ödendiğini söyledi. Vatan Partisi olarak günler öncesinden İdlib’te kurulan tuzağa dikkat çektiklerini belirten Narhın, “Hükümeti uyardık ancak bu tuzağı kimse göremedi, değerlendiremedi.” dedi.
Narhın, şunları kaydetti: “Kamuoyu; ‘Devlet ne yapıyordu? O gece niçin kamuoyunun önüne çıkamadılar?’ diye soruyor. ‘O gece’ dedikleri 27 Şubat 2020 gecesi, milletçe uyuyamadığımız gece. O gece, hükümet beklemediği kayıplarla karşılaştı. O gece, hükümet hesap edemediği bir durumla yüz yüze geldi. O gecenin karanlığında büyük bir tecrübe yaşandı. Ancak O gece, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tuzağı gördü. Tuzağı gördüğü içindir ki, birkaç gün sonra Türkiye’ye bir ‘kurgu’nun hazırlandığını belirtti. ‘Kurgu’nun ne olduğunu ve planlayanları da hemen ertesi günlerde açıkladı. Bu işin arkasında 15-16 Temmuz Darbe girişimini başaramayanlar vardı.
15-16 Temmuz Darbesi girişimini FETÖ Gladyosu tezgâhlamıştı. Arkasında ABD vardı. Tayyip Erdoğan yönetimini yıkmayı ve Ankara’yı ele geçirmeyi planlamışlardı. Ama başaramadılar.
‘O gece’ bu kez de Türkiye’yi ve Tayyip Erdoğan’ı tuzağa iterek amaçlarına ulaşmak istediler. Suriye ile savaşa girecek bir Türkiye, Rusya, İran ve Irak’ı, hatta Çin’e kadar bütün Asya’yı karşısına alacak, yalnızlaşacaktı. İç cephe de bölünecekti. Türk milleti Suriye ile savaş istemiyordu. Dışarıda yalnızlaşan ve iç cephede bölünen Türkiye beklentisinin pususuna yatanlar vardı. ABD ve İsrail başta olmak üzere, Yunanistan, Güney Kıbrıs, Suudi Arabistan ve diğer Körfez Şeyhlikleri yanında PKK/YPG ve DEAŞ türünden terör örgütleri, bulundukları mevzilerde ‘o gece’nin hesapları içindeydiler.”
Vatan Partisi İlçe Başkanı Rıfat Narhın, Türkiye’nin yer alması gereken cepheyi ve çözümlerini ise şöyle paylaştı: “Cephe yalnız İdlib’te değildi. Türkiye, Karadeniz ve Trakya’dan Ege, Kıbrıs ve Libya’sıyla Doğu Akdeniz’e, Fırat’ın Doğusu ve Batısı’ndan Kudüs’e, Karabağ’dan İran-Arap Körfezi’ne kadar geniş bir cephede tehditlerle karşı karşıyaydı. En son Fransız donanması da Limasol açıklarına gelmiş ve namlularını ‘Mavi Vatan’ımıza çevirmişti. Cephe geniş, tuzak derindi. Türkiye, milletin sağ duyusu, hükümetin devlet aklı ve ordumuzun kurmaylık birikimiyle o geceden bugüne geldi. O gecenin karanlıklarında göremediklerimizi gördük, o gecenin acıları içinde duyamadıklarımızı duyduk, o gecenin baş ağrıları içinde hesap edemediklerimizi artık denkleme katabiliyoruz. Türkiye, o gecenin karanlıklarından sonra yeniden 21. yüzyıldaki aydınlık rotasına yöneliyor, yönelmiştir, yönelecektir.
Rota; Türkiye’nin devlet kararıyla resmen belirlenen, ‘Yeniden Asya Açılımı’dır. Bu nesnel bir süreçtir, bir zorunluluktur. Türkiye, Atlantik’te borç batağında boğulmamak ve parçalanmamak için Asya iklimine yerleşiyor. Bugünkü dünya koşullarında Asya, Türkiye için bağımsız ve başı dik yaşama, Üretim Ekonomisi’ni inşa etme, özetle Atatürk Devrimi’ni tamamlama iklimidir. Türkiye, iki yüzyıllık Milli Demokratik konumlanarak kesin sonuca ulaştırabilir, ulaştıracaktır. Asya; Hititlerin ve Selçuklular’ın Çift Başlı Kartalı’dır. Kartalımızın bir başı Doğu’ya, diğer başı Batı’ya bakıyor. Asya, Doğu’ya yerleşen güçlü Türkiye’nin Batı ile ilişkilerini olağanlaştırdığı iklimdir. Süreç, bütün dünyanın gördüğü gibi bu yöndedir. O gece, bu süreci karartamazdı, karartamadı. O gecenin sabahı erken geldi. Asya’nın çift başlı kartalı yine göklerimizdedir.”