İsmail Hakkı Özsarı
“Ara sıra odama çekilir, kendimle baş başa kalırım”, “Şöyle başımı alıp da kendi kendime uzaklara giderim”, “Dün akşam, kendimle baş başa kaldım” türünden söylemleri çok duyarız.”
Bunlar son derece doğru davranışlardır. Gerçekten insanın zaman zaman kendisiyle baş başa kalıp bir iç muhasebe yapması gerekir. Yani kendi sessizliğini dinlemeleri çok yerinde bir davranış olur.
Sessizlikler vardır, insanı kendinden alan.
Sessizlikler vardır, inleyişleri anlatan.
Sessizlikler vardır, içimizde çığlıklar atıp fırtınalar koparan.
Sessizlikler vardır, dışa vurulmayan. Gözle görülür, kulakla işitilir ama yürekle anlatılır.
Sessizlikler vardır, sözün bittiği yerde başlayan ama sözle ifade edemediklerimizi çok daha güzel anlatan.
Gelin içimizdeki bu sessizliklere kulak verelim. Onları duyup farkında olmaya çalışalım. Çalışalım ki: Kendimizle ilgilenecek vaktimiz olmalı. Aynaya bakacak yüzümüz olmalı. Kalbimizi dinleyebilecek huzurumuz, kendimizden habersiz kalmayacağımız bir yaşamımız olmalı.
Beynimiz rahat, sevgiden, saygıdan aşktan nasibini almış bireyler olarak yaşamımızı sürdürmeli. Oysa bizler neler yapıyoruz?
Kendimize zaman ayırmak adına boş işlerle zaman kaybetmekte inat ediyoruz.
Başkalarını çekiştirmekten kendimize zaman ayıramıyoruz.
Sevgimizi, saygımızı birbirimizden esirgiyoruz.
Her gün aynı saatte kalk, aynı saatte kahvaltı, aynı saatte yola çık. Aynı saatte kahvehaneye lokale gel. Aynı masada aynı adamlarla aynı oyunları oyna. Aynı saatte eve dön. Oturuşun ve kullandığın sözcükler bile aynı.
Her yaşadığın gün, bir başka günün fotokopisi.
Sonra da “Ben varım, yaşıyorum ve farkındayım” de. Olacak şey mi?
Sevgilerimizi, korkularımızı ifade etmeye korkuyoruz.
Sadece korkmakla kalmıyor, dışa vuramamanın sıkıntısını, bunaltısını alabildiğine yaşıyoruz.
Yine, eleştirilerimizi söylemekten, yazmaktan çekiniyoruz.
Niye? Çünkü zarar görme tehlikesi yaşıyoruz.
Sonuç olarak içimizden geldiği gibi davranırsak inanın, daha mutlu oluruz. Ancak bunu yaparken de dikkatli davranmak gerekir.
Öyle insanlar var ki açık sözlülükle dangalaklığı, iltifat etmekle dalkavukluğu birbirine karıştırıyor. Böylelerine izin vermeyin.
Mutluluğun sırları ayrıntılarda, satır aralarında gizlidir. Bunların okumasını bilenler, inceliklerle bezenmiş bir ruha sahip oluyor ve çevresine de mutluluk saçıyor.
‘Sessizliği’ dinlemesini bilenler, ‘haykırışları’ çok iyi anlayabilirler.
BENLİK – BENCİLLİK
Çocuk yetişirken önce kendisinin diğerlerinden farklı olduğunu öğrenir. Bu öğrenme “ben bilincinin” oluşmasının başlangıcıdır.
Kendinin faklı oluşunun farkına vardıkça ben bilinci giderek benlik değerine dönüşür. Ben bilincinin ve benlik değerinin gelişmesinde çevrenin (anne, baba, aile bireyleri, öğretmen…v.s.) önemi büyüktür. Bunlar birey olmanın altyapısını oluştururlar. Çocuğun değerini arttırırlar. Şımartma, pohpohlama, hak etmediği övgüleri sunma ve tüm buna benzer abartılı davranışlar değer arttıran davranışlar değildir. Tam tersine “değer arttırıcı davranışlar” çocuğun hak ettiği davranışları ödüllendirmek, faklılığının farkına varmak, hatalarını kendisine söylemek; O’nu düşünmeye sevk etmektir.
Eğer bir çocuk baskıcı bir ortamda fark edilmeden büyütülürse olumsuz “ben bilinci” ile yetişir. Benlik değersizliği doğar. Birey olma koşulları ortadan kalkar.
“Birey olma ; ” kendinin farkında olma demektir. Kendinin farkında olan kişiler, başkalarının da farkında olurlar. Ve kendilerinin değerlerini bildikleri gibi başkalarının da değerlerini bilirler. Yani empati yaparlar.
Birey olmanın özünde özgürlük ve sorumluluk vardır. Sorumluluk verilmeden özgürlük verilirse, BENCİL BAŞIBOŞLUK, özgürlük verilmeden sorumluluk verilirse KÖLECİ İTAATLİK doğar. Bencillik ise en açık söylemiyle “RABBENA HEP BANA” demektir. Böyleleri kazanmak için her yolu mübah görürler. Kendilerinden başka kimseyi düşünmezler. Trafikte yolu paylaşamazlar. Toplu taşıma araçlarında kendilerinden yaşlılara yer vermezler. Paralarını paylaşamadıkları gibi bilgilerini de paylaşmazlar.
Bu insan tipi kaçınılmaz olarak acımasız, çevresini ezici, üstünlüğe koşullanmış, duygularından kaçan bir yapıdadır.
Kapitalist dünyanın yarattığı insan tipi “BENCİL İNSAN” tipidir.