Vatan Partisi Karacabey İlçe Başkanı Rıfat Narhın, artan işsizlik oranları ve kıdem tazminatına yönelik açıklama yaptı. Narhın, “İşsizlik büyüyor, gençlerin iş bulma ümidi de giderek azalıyor. Bazı işverenlerin Ortaçağ özlemi toplumsal barışı tehdit ediyor.” dedi.
Başkan Narhın, yazılı açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik durumda, farklı ve büyük kararlar alınması gerektiği açıktır. Bugüne kadarki uygulamalar sorunları azaltmamış, tersine büyütmüştür. Göstergeler iyi değildir. İşsizlik büyüyor, iş bulma ümidini yitirenler artıyor. Ancak işsizliği azaltmanın çaresi, çalışanın elindekileri almakla olamaz, olmamalıdır. Böylesi yaklaşımlar, bu yöndeki uygulamalar, büyüyen sorunları daha da çözülemez hale getirir ve toplumdaki huzursuzluğu artırır. Vatan Partisi olarak 7 maddelik saptama ve önerilerimizi halkımızla paylaşıyoruz:
1-) İşsizliği azaltmanın çaresi, bütün ekonomik sistemlerde aynıdır; yeni üretim alanları açmak, mevcut üretim alanlarını büyütmek. Oysa devleti ekonomiden yatırımcı ve üretimci olarak çekmek, kurduğu, işlettiği ve büyüttüğü üretim alanlarını kısa günün kazancı diye yok pahasına elden çıkarmak, son 40 senenin felaketi idi. Yaşadığımız ekonomik sorunların kaynağı da budur. Kaldı ki devletin ekonomiden çekilmesi, özel sektörün de can çekişmesine yol açmıştır. 2012 yılından beri özel sektöre teşviklerin ve desteklerin verilmesi yetmemiştir ve yetmeyecektir. Bu net olarak açıktır! Ne iflas eden, batan işletmeler azalıyor, ne de işsizlik. Çare, devletin de sahaya inmesidir, bizzat kendisinin yatırım yapması ve üretime önderlik etmesidir.
2-) Bu kısır döngüden çıkış çaresi olarak işsizliği çalışanların üzerine yıkmaya kalkmak ise, sadece plansızlık ve çaresizlik değildir, toplumsal barışı da riske sokmaktadır. Örneğin işçi sınıfının “genel grev sebebi” saydığı kıdem tazminatı konusunu ikide bir gündeme getirmek, alt işverenliği ve esnek çalışmayı yaymak, özel istihdam bürolarına yol vermek, Bireysel Emeklilik Sistemi’ni SGK aleyhine desteklemek ve işçi sınıfına dayatmak, belirli süreli sözleşmeyi yaymak, sendikal harekete rağmen, itirazlara rağmen yapılmaktadır. Bunların hiçbiri ekonominin derinleşen sorunlarının dermanı değildir. Olmayacaktır. Artan işsizliğe çare olacağını sanmak ise, çok büyük bir yanılgıdır. Bu türlü uygulamaların biriktirdiği bir tek gelişme şudur ki, Türk ekonomisini ayakta tutan ve toplumun yüzde 70’inden fazlası olan emekçiler horlandıklarını düşünmekteler. Hak etmedikleri haksızlıkların bitmez tükenmez şekilde önlerine geldiğini düşünmekteler. Yazıktır, günahtır ve hatadır.
3-) Sayın Cumhurbaşkanı kıdem tazminatı ve belirli süreli sözleşme konusunun ötelendiğini söylemesi işçi sınıfındaki büyük gerilimi bir ölçüde rahatlatmıştır. Ancak bu yetmemektedir. İşçi sınıfının ve sendikal hareketin eli hala yüreğindedir.
4-) İşverenlerin de işçilerin de istemediği kıdem tazminatı fonu konusunu çöpe atmak lazımdır. Herkesin kıdem tazminatı alacağı formüller lazımdır, ama bunu bireysel emeklilik sistemi ya da özel emeklilik piyasası ile ilişkilendirmek olamaz, olmamalıdır.
5-) Öte yandan işçinin kıdem ve ihbar tazminatını, iş güvencesini ve işe iade davası açabilme olanağını tamamen ortadan kaldıracak, sendikalaşma ve toplu sözleşme halkını filen yok edecek olan “belirli süreli sözleşmenin genişletilmesi” şeklindeki niyet, ne yazık ki bazı işveren örgütleri tarafından hala körüklenmektedir. Kendilerine zenginliği, şatafatı yaşatan ancak işçiler için ortaçağ dünyasını özleyen, köleliği layık gören bu zihniyetin, çağdaş Türk işverenine ait olmadığını, vahşi kapitalizmin karanlık dehlizlerinden geldiğini biliyoruz. Bu ortaçağ özlemini taze tutan yaklaşımları şiddetle kınıyoruz. İşçi sınıfının hükümetten beklediği de, bu tür ortaçağ arzularına rest çekmesidir.
6-) 13 yılda 6 kez patlamanın ve yangının olduğu, 9 işçinin can verdiği, 177 işçinin yaralandığı, son patlama ile de fabrikanın kül olduğu, idare tarafından kapısına kilit vurulduğu ve sahibinin cezaevine atıldığı vaka bir kez daha göstermiştir ki, işyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nın ertelenmeden yürürlüğe konması gerekmektedir.
7-) Yeniden ve yeniden tekrarlanan iş kazaları ve ölümler göstermektedir ki, işyeri denetimleri layıkı ile yapılamıyor. İş güvenliği uzmanları ve işyeri hekimleri görevlerini işveren vesayetinden kurtarmadan, işverenin maaş verdiği eleman olmaktan çıkarmadan, ne iş cinayetleri önlenebilir, ne de iş kazaları. Bu uzmanların maaşlarını, işveren ve devlet katkısı ile oluşacak devlet denetimindeki bir fondan almaları sağlanabilir ve böylece vesayet ortadan kaldırılmış olur. Bu yeni durum ise, iş kazalarını da iş cinayetlerini de azaltacaktır.
Büyük Türk ulusuna, emek dünyasına, emekçilerimizin değerlendirme ve görüşlerine sunuyoruz.”