Dündar Özseçen
Son yazımı Haziran ayının ilk haftasında yazmıştım. O günden bugüne kadar sevgili YÖREM okuyucularından ayrı kaldım. Peki, yazılarıma niçin neden bu kadar uzun bir süre ara verdim! Sebebini sizlerle paylaşmayı ve bu konuda sizlerin hakemliğine konuyu havale etmek istiyorum.
YÖREM ailesinin içine girip fikirlerimi karınca kararınca siz değerli okurlarla paylaşmaya başlamamın üstünden neredeyse 12 uzun yıl geçti. Bu süre içinde ne YÖREM Gazetesi’nin İmtiyaz Sahibi Şaban Önen’den, ne de Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Nevzat Çakır Bey’den “Şunu yaz bunu yaz onu yazma” diye bir telkin ya da eleştiri ile karşılaşmadım. Allah var yazılarımı noktası virgülüne dokunmadan yayınladılar.Ta ki Fevzipaşa Köyü (Mahallesi) arsalarının satışı olana kadar…!
İlk önce şunun altını çizmek isterim ki, Karacabey kamuoyunun gündemine gelen bu konuda Fevzipaşalı hemşehrilerimin yerden göğe kadar haklı olduklarını belirtmek isterim. Bu davalarını Karacabey Belediyesi önüne gelip protesto ettiler, haklı olduklarını duyurmaya çalıştılar. O günlerde ben hem onlara destek vermek, hem de konuyu Karacabey kamuoyunun gündemine taşımak için bir yazı kaleme almıştım. Yazının içeriğinde; arazi satışlarının aslında Karacabey’in her köyünün (mahallesinin) problemi olduğunu, 12 Eylül 2010 yılındaki halk oylamasıyla kabul edilen Büyükşehir Yasası’nın hayat bulduğunu, şu anki belediye başkanlarının Büyükşehir Yasası ile aldıkları yetkiyi kullandıklarını, köyden mahalleye dönüşen köy tüzel kişiliklerine ait bütün taşınmazların belediyelere devrilmesinden dolayı yetkinin artık Belediyelerde olduğunu dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım.
Ve referandumda çıkan “Evet” oylarının bu sonucu doğurduğunu, kararın halk tarafından verildiğini, çıkan neticeye saygı duyulması gerektiğini ve bundan sonra sandığa giderken bin defa düşünüp ona göre karar verilmesinin önemini anlatmak istedim.
Ancak bu yazım veto edildi.
Buna sebep olarak, Fevzipaşa Mahallesi’nin haklı davalarına zarar verilir diye düşünüldü. Benim gibi sabah akşam köy ve köylünün sorunlarını dile getiren ve kamuoyunun gündemine taşımayı kendini vazife olarak gören bir insan, nasıl olur da köylünün zararına olacak bir yazı ve eylemin içinde olur! Bir olmaz var, bir de hiç olmaz!
Ama suç kimin, suçlu kim diye baktığımız zaman ayağa kalkması gerekenler hiç şüphesiz “Büyükşehir kapsamına girmek istiyor musunuz, istemiyor musun?” sorusuna verilen cevaptadır.
İktidar sorumluluğu halka bırakmış, referanduma gidip halkın fikrini sormuştur. Halk da “Evet” diyerek kabul etmiş ve muhtarlığın elinde olan taşınmazları belediyelere devretmiştir. Peki ne yapacak belediyeler bu arazi ve arsaları… Tabii ki yönetim anlayışları doğrultusunda değerlendirilecek ve Karacabey halkı yararına kullanacaktır.Böyle yaparsa ne ala..!
Çünkü yetki artık belediyelerin elindedir. Bir yanlış yapılmış mıdır, bence yapılmıştır. Peki yanlıştan dönülebilir mii, bence imkansız! Peki Fevzipaşalı hemşehrilerim ne yapacak? Ne yazık ki ver elindeki gücünü, malını, mülkünü sonra da geri almak için mücadele et! Kanun ve yasalara uymak kaydıyla hukuk mücadelesi vermek gerekir. Yani onu bunu suçlamakla bu iş olmaz. Takdir kamuoyunundur.