Dündar Öseçen
Bugünlerde yine evlerimize kapandık. 2020’nin baş belası covid-19 yüzünden hayatlarımız tatsız tuzsuz. Televizyon karşısında oturuyor, saatleri doldurmaya çalışıyoruz. Dizi filmler, haberler ve güya toplumu aydınlatmak için yapılan açık oturumlarla vakit geçiriyoruz. Dizi filmleri izleyecek yaşları geçtik. Bizim yaş gruplarına hitap etmiyor. Zaten içerik olarak da topluma bir şeyler vermek için yapılmadıkları ayan beyan ortada. Birbirinin kopyası senaryolarla bir milletin millet olma şuurunu bozuyorlar. Yaptıkları tek şey olmayacak hayaller kurdurarak insanımızı düşünemez duruma getirmek, milli duyguları ve maneviyatı bozmak. Yani hayalci bir nesil oluşturmak istiyorlar.
Sonra haberlere ne demeli! Güya ‘Ulusal’ kanal diyerek takdim edilen bu kanalların hepsi belli bir ideolojinin temsilcisi olmuş. Tarafsız ve yansız haber sunanı bulmak çok zor. Toplumu kutuplaştırmak için adeta yarışıyorlar. Gerçek habere, doğru bilgiye ulaşmak imkansız hale geldi. Varsa yoksa kendi tarafını iyi gösterip, halkı kendi taraflarına çekmeyi amaçlıyorlar. Toplumun bölünmesi, parçalanması kimsenin umurunda değil. Her kanal adeta kendi malını pazarlamanın peşinde. Bu böyle nereye kadar gidecek?
Biz içeride bu bölünmüşlük, bu birbirimizi düşmanlaştırma çabaları ve siyaseti ile daha nereye kadar gidebileceğiz? Gerçekten çok yazık! Bu milletin adı “Büyük Türk Milleti”dir. Fikir ve düşünce ayrılıklarını körükleyerek hiçbir kuvvet bu milletin çocuklarının arasına ayrılık tohumları ekerek bir yere varamaz. Böyle düşünüyorlarsa yanılıyorlar. Bunu er ya da geç anlayacaklar.
Bir sözümüz de ‘aydınlara’ gelsin; her akşam evlerimize misafir oluyorlar. Açık oturumlarda isimlerinin önlerinde büyük büyük akademik unvanlar yazan bu sözde aydınlar, her Allah’ın akşamı evlerimize konuk oluyor. Elbette bu ülkenin doğru sözlü aydınlarına diyecek sözümüz yok. Ama işin çivisi çıkmış. Bilim ve akıl bir yana bırakılmış, sadece ve sadece ideolojik görüş doğrultusunda sen-ben çatışmasına dönmüş içi boş tartışmalar izliyoruz saatlerce. Topluma hiçbir bilgi sunmayan palavralar atıyorlar. Sanki halkımız güncel hayatın farkında değil! Sanki bu millet olan biteni anlamayacak kadar cahil. Kendilerini toplumun üstünde görme hastalığına yakalanmışlar dersek yanlış söylemiş olmayız. Toplumdan kopuk yaşıyorlar.
Televizyon kanallarında her akşam aynı yüzleri karşımıza çıkartarak acaba neyi amaçlıyorlar? Herhalde ‘bizi izlemeyin’ demek istiyorlar. Sonra da kalkmış özgür medya, özgür düşünce, özgür basın tartışmalarına giriyorlar. Kendileri gibi düşünmeyen fikirlere saygısı olmayan insanlar hangi basın özgürlüğünden söz ediyor anlamış değilim. Hiç kimsenin hiç kimseye saygı duymadığı ortamda özgürlük yaşanabilir mi? Karşısındakinin fikirlerine ve düşüncelerine saygı duymayanın, kendi düşüncesine saygı beklemesi sadece ve sadece bencilliktir. Onun için artık komedi durumuna gelmiş bu kayıkçı kavgalarına son verilmelidir.
Her kilometrekaresi şehit kanları ile çizilmiş bu kutsal vatan toprağı içinde, havasını teneffüs edip ekmeğini yediğinizi unutmadan, Yüce Allah’ın bize sağladığı bu hizmetlere şükredip, barış içinde, kavga etmeden, huzurlu bir yaşam inşa etmek zorundayız. Bu bir görevdir. Bu görevi unutmamalıyız. Önce kardeşlik sonra birlik ve beraberlik içinde olmalı, ülkemize hizmet için yarışmalıyız.
Benim büyük milletim her şeyin farkındadır. Olan bitenin an be an farkındadır. Siz ne söylerseniz söyleyin. O son sözü her zaman doğru söyledi, yine söyleyecektir. Beyler bırakın artık kavga etmeyi, sizler de varın artık farkına…!