İsmail Hakkı Özsarı
Yılını şimdi tam olarak anımsayamayacağım. Sanırım 5 ya da 6 yıl önceydi. Balıkesir Burhaniye’de tatilimi geçiriyordum. Bu arada bir vesileyle yerel gazetelerin birinde yazmaya başladım. Baktım yazılarım epeyce ilgi görüyor, daha çok yazmaya başladım.
Yazılarımın içeriği; ebeveyn-çocuk ilişkileri, öğretmen-öğrenci ilişkileri, insan ilişkileri, hayata dair yazılar vs…
Asıl mesleğim öğretmenlik. Anlayacağınız, okuduklarımı yaşadıklarımla sentezliyor ve onları paylaşıyordum. Bu arada paylaşmaktan da son derece mutlu oluyordum.
Derken bir gün et almam gerekti. Yörenin çok ünlü S. Kasap diye birini önerdiler. Gerçekten de öyleymiş. Gittiğimde dükkanının önünde uzun sayılabilecek bir sıra vardı. Yavaş ilerleyen kuyruğa girdim. Sıra bana yaklaştığında buzdolabının üzerinde yerel gazeteden kesilip yapıştırılmış bir yazı dikkatimi çekti. İyice inceledim. Baktım ki ergen çocukların anne-babalarıyla ilişkileri konusunda yazdığım bir yazım.
Aklıma bir muziplik geldi!
S. Kasabın dikkatini çekerek; “Ne idüğü belirsiz kimselerin yazılarını ne diye oraya buraya yapıştırıyorsunuz. Hem de herkesin daha girerken göreceği buzdolabının kapağına. Yazık değil mi insanların kafasını karıştırıyorsunuz.”
Bu sözü söyler söylemez önü perdeyle kapalı tezgâhın altından elinde satırla bir kadın çıkıverdi. Kadın ufak tefek biriydi ama öyle şeyler söylüyordu ki yürek mangal. Aklımda kalan şu cümlesini hiç unutmam; “Beyefendi siz ne diyorsunuz. Bizim evde 16 yaşında bir oğlumuz var. O yazıyı okuduktan sonra evde kavga bitti. İhtiyacımız oldukça da okuyoruz. Başucu yazımız oldu.”
Nasıl mutlu olduğumu bir Allah bilir bir de ben.
Çünkü o yazı benim ergenlik ile ilgili yazdığım “ERGEN DEVEKUŞU GİBİDİR” adlı yazımdı.
Daha sonra kendimi tanıttım ve sonunda Öğretmen İsmail Hakkı, Gazeteci Abi oldu ve et konusunda da avantaj sağladı.
Sevgili okurlarım, mutluluğun üç ayağından birisi ve önemlisi PAYLAŞMAKTIR. Ben de yazmakla bildiklerimi paylaşmaya çalışıyorum.
Saygılarımla.