İsmail Hakkı Özsarı
Bugünkü yazıma başlık olan veciz söz, tüm canlılar için geçerlidir. Ama ben öğretmen olmam nedeniyle bu konuyu çocuk eğitimi açısından ele alacağım.
Ünlü düşünür Halil Cibran şöyle der; “BİR MEŞE PALAMUDUNU VERİMLİ BİR ARAZİYE DİKERSENİZ ONDAN BİR MEŞE ORMANI OLUR. YOK ÇORAK BİR ARAZİYE DİKERSENİZ ZİYAN OLUR GİDER.”
İşte çocuk da böyledir. Zaten karakter dediğimiz olayı şöyle formülleştirebiliriz;
KARAKTER = KALITIM X ÇEVRE
Formülü tersinden okuyacak olursak kalıtımın belirlenmesinde çevre yine çok önemlidir.
Çocuk yetiştirmede çevreyi iç içe geçmiş çember şeklinde düşünebiliriz.
Birinci ve en ortada olan çember AİLE’dir. İkinci çember de ÇEVRE’dir. Çevre deyince mahalle, sokak, komşular, yaşadığı yerleşim yeri (şehir, kasaba, köy) akla gelmelidir. Üçüncüsü ise OKUL’dur.
Birinci çember yani aile çocuğun yetiştirilmesinde çok ama çok önemlidir. Bunun önemini belirten birçok veciz sözümüz vardır.
Örneğin;
“Astarına bak bezini al”, “Anasına bak, kızını al”, “Armut ağacının dibine düşer”, “Taşa tohum atılmaz”
Çevreye gelince o da çok önemlidir. Çalıştığım şehirde Roman kardeşlerimize çeşitli nedenlerle sık sık giderdim. Gördüğüm kısacası şuydu; Çocuklar alabildiğince yetenekli ve uyanık. Aptal diyebileceğim birine en azından ben rastlamadım. Ama gel gör ki eğitim, bilgi, görgü açısından dökülüyorlardı. İlkokuldan sonra öğrenimine devam edenine pek rastlamadım. Böyle olmalarının nedeni çok açık. Arazi çorak. “Görgülü kuşlar, gördüğünü işliyor.” Anlayacağınız “Çölde çiçek açmaz.”
Gelelim üçüncüsüne. Yani okula. Okulların fiziki şartlarını eğitim kadrosu ile birlikte düşünelim. Binanın güzel olması, sıraların cilalı olması, okul müdürünün odasının mükemmel, saraylar gibi döşenmiş olması, kullanılmayan araç gereçlerin laboratuarı doldurmuş olması vs. eğitimin kalitesini yükseltmez.
Eğitimin kalitesini (okuldaki eğitimi kastediyorum) kalitesini yükselten öğretmendir. Çünkü eğitimin öznesi öğretmendir.
Kendisini mesleki alanında iyi yetiştirmemiş, pedagojik formasyonu almamış, ya da almış ama uygulamıyor, çocuk sevgisinden yoksun bir öğretmen, öğrenci için çorak bir arazidir.
Öyle öğretmenler tanıdım, atıyorum 300-400 öğrencinin dersine giriyor ve hepsinin adını, soyadını ve özellikleriyle biliyor. Yine öyle öğretmenler tanıdım yıl boyunca 50-60 öğrenci ile ders işlemiş, bir çocuğun adını dahi öğrenmemiş.
Öğrencisine “Hey sen lacivert ceketli, beyaz gömlekli, sen sen cam kenarındaki” diye hitap ediyor. Oysa bir insanı en çok onurlandıran şeylerden biri ona adıyla hitap etmektir. Konuşurken gözlerinin içine bakıp konuşmaktır.
Sevgili öğretmen kardeşlerim sözüm size, siz siz olun iyi bir çevre olun. Bataklık olmaktan kaçınmanın yollarını öğrenin. Çünkü bataklıkta ot bitmez!
Size teslim edilen meşe palamutlarından en iyi meşe ağaçlarını yetiştirme gayreti içinde olacağınıza inanıyor ve sizlere başarılar diliyorum.