Mustafa Arı
Gönül insanı madde ve manasıyla, bilgi ve becerisiyle, eylem ve söylemleriyle şahsiyetli kişi olur. Gönül insanı karşısındaki muhatabı için empati yapabilmeli, her zaman sevgi, saygı ve hoşgörüyle hareket etmelidir. Gönül insanı dediğimiz zaman inançlı, güler yüzlü ve tatlı sözlü olur, kimseyi incitmez. Gönül insanı yıkıcı değil, daima yapıcı olur. Çünkü bir insanı kırdığımızda onun kalbini tamir etmeye ne bir özür ne de bir ömür yeter.
Bir abdesthanede şöyle bir yazı gördüm: “Bak şu çeşmenin suyuna, içecek taşı yok. Kırma insan kalbini yapacak ustası yok.”
Mevlana demiş ki: “Bir gönül yapmak gelmiyorsa elinden, bari bir gönül yıkılmasın dilinden…”
Yunus Emre de; “Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim.”
Gönüller iyilik, dostluk, dayanışma, kardeşlik ve yardımlaşma ile fethedilir. Gönül İnsanı çevresindeki insanları sever ve kendisi de çevresi tarafından sevilir. Şimdilerde herkesin elinde cep telefonu vardır. “Yarım Elma Gönül Alma” cinsinden büyüklerimizi bir Cuma günü, kandil gecesi, bayram günü, özel gün dolayısıyla “Nasılsınız” diye sorsak bahtiyar olurlar. Bu iş zor değildir. Zaten yaşlılar da böyle bir beklenti içindedirler. Böyle yaparsanız sevdiklerinizin gönlünü fethetmiş olursunuz.
Dinimizin bir emri de gönül kırmamak ve müminlerin arasını bulmaktır. Gönül insanı kalp kırmamaya özen gösteren insandır. Gönüllere hitap etmek, gönüllere taht kurmak, kalpleri fethedenlere “Ne Mutlu” diyorum.
Gönül insanının gönlü, sofrası, kapısı herkese açıktır. İnsanların acısını, sevinçlerini paylaşır, iyi ve kötü günde daima insanların yanlarında olur. Tüm insanlar birbirlerinin gönüllerini fethetmeli ki hem dünya hem ahiret mutluluğumuz olsun.
Bilenler bilir. “İncitme” diye bir şiir vardır: “Çiçeklerle hoş geçin balı incitme gönül! Bir küçük meyve için dalı incitme gönül! Sahibi hürmetine kulu incitme gönül!”
Gönül insanı yaratılanı sever Yaratandan ötürü ve yaratılan hiçbir şeyi incitmez.
Dostlar, kaç kişinin gönlüne girdiniz? Kaç düşeni kaldırdınız? Kaç ağlayanı güldürdünüz? Kaç acıyı dindirdiniz? İşte bütün mesele budur…
AĞAÇLARIN VERDİĞİ DERS
Adamın biri ağacın gölgesinde felsefe kitabı okuyor. Başını kaldırıp ağaca bakıyor.
“Keşke ağaç olsaydım, hiç düşünmeden yaşasaydım” diyor. (Edebiyatımızda “intak” vardır. Buna cansız varlıkları konuşturma sanatı denir.)
Birden ağaç dile geliyor:
“Ben düşünmüyorum belki ama düşünen insanlara o kadar çok ders verebilirim ki.”
Adam: “Seni dinlemek isterim” diyor.
Ağaç konuşmaya başlıyor: “At o felsefe kitabını elinden, şimdi bana bak ve beni dinle. Sana on tane hayat dersi vereceğim.”
1- Ağaç yaş iken eğilir ya da doğrulur. Her şeyin bir zamanı vardır. Hayat öğrenme sürecidir ama zamanlaması çok önemlidir. Siz de bilirsiniz ki “yaşlı köpeğe yeni oyunlar öğretilmez.”
2- Düşen ağaca balta vuran çok olur. Onun için hayatta düşmemeye dikkat etmek gerek; güçlüyken gölgene sığınanlar düşerken baltayı alıp sana koşarlar.
3- Bizi yok etmeye çalışan baltanın sapı bizdendir. Her zaman dış düşmandan korkmayın. İç düşman daha tehlikelidir. Sizin gibi görünüp size hainlik edecek insanlara dikkat edin. Dişi kıran, pirince en çok benzeyen beyaz taştır.
4- “Ulu çamlar fırtınalı diyarlarda yetişir” (Cemil Meriç) İnsanı geliştiren, mükemmelleştiren zorluklardır. Büyük adamlar büyük engellerle karşılaşıp onu aştıkları için büyük adam olurlar. Uçurtma rüzgâra karşı durduğu için yükselir. Engelleri fırsat bilmelisiniz.
5- Bir ağacın kökü ne kadar derinse boyu o kadar yükseğe çıkar. Kökleri zayıf olan büyüklüğü taşıyamaz.
Onun için kökünüze sahip çıkmalısınız. Kökünü unutan ya da yok sayan bir ağaç ayakta kalabilir mi? Bir ağaç gücünü gövdesinden kökünden alır. Sizin de tarihiniz olmazsa nasıl geleceğiniz olacak? Tarihinizi yok sayar ya da unutursanız nasıl geleceği inşa edebilirsiniz?
6- Ağaç yapraklarıyla gürler. Bir insan da ailesiyle, sosyal çevresiyle güzel olur; onlarla tamamlanır. Onlarla varlığını hissettirir. Onun için sosyal ilişkileriniz önemlidir.
7- Hiçbir ağaç acaba bahar gelecek mi, çiçek açacak mıyım diye düşünmez. Kök, gövde ve dallar görevini sessizce ve sabırlıca yaparlar. Siz de görevinizi, hakkıyla ve sabırla yapmalısınız.
8- Meyveli ağacı taşlarlar. Bilgili, becerikli, başarılı insanlara haset eden çok olur. Onun için başarılı insanlar, atılacak taşlara mukavemet edemezlerse başarılarını sürdüremezler.
9- Her ağaç kendi toprağında büyür. Ağaç ancak uygun toprağı bulması halinde gelişmesini sürdürür. İnsan yetenekleri de öyledir; ağaç tohumu gibidir. Uygun zemin bulursa gelişir, yoksa çürür gider.
10- Beşikten mezara kadar ağaca muhtaçsınız. Çocukken beşikte, ölünce tabutta bizimle berabersiniz. Bize hep odun gözüyle bakmayın. Biraz da ibret gözüyle bakın.
Bu sözler insanların kulağına küpe olsun. Her şey bir ağacı sevmekle başlar. Adam ağaca dikkatlice bakarak: “Aslında odun olan bu ağaç değil, benmişim meğerse” diye içinden geçirir.