Mustafa Arı
“Derdim çoktu dostlarım dedim, yanımda kimse yoktu” demek istemiyorsak kendimize ‘Gerçek Dostlar’ edinmeliyiz. Ama sakın başın dara düşmeden, yürek yara almadan, gündüz kara olmadan bu benim dostumdur deme, çünkü menfaatleri bitene kadar değil, yürekleri bitene kadardır gerçek dostlar!
Gerçek dostlar; feneri önümüze tutup yolumuzu aydınlatırlar gözümüze tutup dünyamızı karartmazlar.
Gerçek dostlar; Kalabalıkların olduğu yerde değil, en ıssız olduğumuz yerde bizi beklerler.
Gerçek dostlar; Yıkıldığında koltuk değnekleri olanlar değil, yıkılmadan omuz verenlerdir. Sayıları azdır fakat tesiri en etkili ilaçtan en güçlü silahtan daha etkilidir.
Gerçek dostlar; Adam satmayan, kenara atmayan, kin tutmayan, haset etmeyen, çıkar gütmeyen, yalnızlığa itmeyen, Kaşlarını çatmayandır.
Gerçek dostlar; Zirveye çıktığınızda değil düştüğünüz zaman anlarsınız. Siz çıkarken de inerken de merdivenleri değil, sırtlarını kullanırlar.
Gerçek dostlar; Hayatın anlamı, insanlığın tanımı, mutluluğun tamamıdır.
Gerçek dostlar; Dosttan büyük servet, aşktan büyük devlet, hayırlı evlattan daha büyük bir nimet yoktur.
Gerçek dostlar; Hayatın dengesini kaybedersen neylesin şoför, hele dostunum diyenleri düşünce gör. Dostluğun yokluğu cehennemdir, varlığı cennet! Ey Rabbim, dostun da merhametlisini nasip et.
Dost bulmak bazen bir ağacın büyümesi kadar uzun, bazen de bir kuşun kanat çırpması kadar kısadır. Önemli olan yenilerini bulmak değil, var olanı unutmamaktır.
Gönlümüze taht kurmuş güzel dostlara… Rabbim cümlemizi dert ve kederlerden uzak, mutluluğa,huzura,sağlığa ve dostluğa yakın olanlardan eylesin.
İKİ DOSTUN MÜNAZARASI
Bir gün Ebu Bekir Sıddık (r.a) Resulüllah (S.A.V)’ın evine geldi. İçeri gireceği sırada Hz. Ali de geldi. Hz. Ebu Bekir geri çekilip:
-Ya Ali sen buyur, gir dedi.
O da cevap verip, aralarında, aşağıdaki uzun konuşma oldu:
-Ya Ebu Bekir! Sen önce gir ki, her iyilikte önde olan, her hayırlı işte ileri olan, herkesi geçen sensin.
Hz. Ebu Bekir:
– Sen önce gir ki! Resulüllah’a daha yakın sensin.
Hz. Ali:
-Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah’tan işittim.
“Ümmetimden Ebu Bekir’den daha üstün bir kimsenin üzerine güneş doğmadı” buyurdu.
Hz.Ebu Bekir:
– Ben, senin önüne nasıl geçebilirim ki, Resulüllah’ın kızı Fatıma’yı sana verdiği gün, “Kadınların en iyisini, erkeklerin en iyisine verdim” buyurdu.
Hz. Ali:
– Ben, senin önüne geçemem. Çünkü Resulüllah: “İbrahim (a.s)’ı görmek isteyen Ebubekir’in yüzüne baksın” buyurdu.
Hz. Ebu Bekir:
– Ben, senin önüne geçemem. Çünkü Resulüllah: “Adem (a.s)’ın hilm sıfatını ve Yusuf (a.s)’ın güzel ahlakını görmek isteyen Ali Mürteza’ya baksın” buyurdu.
Hz.Ali:
– Senin önünde gidemem. Çünkü Resulüllah: “Ya Rabbi! Beni en çok seven ve ashabımın en iyisi kimdir? Diye sordu. Cenab-ı Hak: “Ya Muhammed! Ebu Bekir Sıddık’tır” buyurdu.
Hz. Ebu Bekir:
– Ben senin önüne geçemem.Çünkü Resulüllah Hayber’de: “Yarın sancağı öyle bir kimseye veririm ki, Allah’ü Teala onu sever. Ben de, onu çok severim” buyurdu.
Hz. Ali:
– Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah: “Cennetin kapıları üzerinde ‘Ebu Bekir Habibullah’ yazılıdır” buyurdu.
Hz.Ebu Bekir:
– Ben senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah Hayber gazasında, bayrağı sana verip, “Bu bayrak Melik-i Galibin, Ali Bin Ebi Talib’e hediyesidir” buyurdu.
Hz.Ali:
– Ben senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah buyurdu ki: “Ya Ebu Bekir, sen benim gören gözüm ve bilen gönlüm yerindesin”
Hz.Ebu Bekir:
– Ben senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah buyurdu ki: “Kıyamet günü Ali cennet hayvanlarından birine binmiş olarak gelir. Cenab-ı Hak buyurur ki: “Ya Muhammed!(s.a.v) Senin baban İbrahim Halil, ne güzel babadır. Senin kardeşin Ali Bin Ebi Talib ne güzel kardeştir.”
Hz.Ali:
– Ben seni geçemem. Çünkü Resulüllah buyurdu ki: “Kıyamet günü cennet meleklerinin reisi olan Rıdvan adındaki melek cennete girer. Cennetin anahtarlarını getirir, bana verir. Sonra Cebrail (a.s) gelip, Ya Muhammed! Cennetin ve cehennemin anahtarlarını, Ebu Bekir Sıddık’a (r.a) ver, istediğini cennete, dilediğini cehenneme göndersin der.”
Hz.Ebu Bekir:
– Ben senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah buyurdu ki: “Ali kıyamet günü benim yanımdadır. Havz ve Kevser yanında, benimledir. Sırat üzerinde benimledir. Cennette, benimledir. Allahü Teala’yı görürken, benimledir.”
Hz.Ali:
– Ben senden önce giremem. Çünkü Resulüllah, “Ebu Bekir’in imanı, bütün mü’minlerin imanı ile tartılsa, Ebu Bekir’in imanı ağır gelir” buyurdu.
Hz. Ebu Bekir:
– Ben senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah buyurdu ki: “Ben ilmin şehriyim, Ali onun kapısıdır.”
Hz. Ali (r.a):
– Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah buyurdu ki: “Ben sadıklığın şehriyim. Ebu Bekir onun kapısıdır.”
Hz. Ebu Bekir:
– Ben senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah buyurdu ki: “Kıyamet günü Ali bir ata biner, görenler, acaba bu hangi peygamberdir? Allah’ü Teala, “Bu Ali Bin Ebi Talib’dir buyurur.”
Hz.Ali:
– Ben senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah buyurdu ki: “Ben ve Ebu Bekir, bir topraktanız. Tekrar bir olacağız.”
Hz.Ebu Bekir:
– Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah buyurdu ki: “Allahü Teala, Ey Cennet! Senin dört köşeni, dört kimse ile bezerim. Biri Peygamberlerin üstünü Muhammed’dir. Biri, Allah’tan korkanların üstünü Ali’dir. Üçüncüsü kadınların üstünü Fatımat’üz Zehra’dır. Dördüncü köşesindeki de temizlerin üstünü Hasan ve Hüseyin’dir.”
Hz.Ali:
– Ben senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah buyurdu ki: “Sekiz Cennetten şöyle ses gelir. Ebu Bekir! Sevdiklerinle birlikte gel, hepiniz Cennete girin.”
Hz. Ebu Bekir:
– Ben senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah buyurdu ki: “Ben bir ağaca benzerim, Fatıma bunun kökü, Ali gövdesi, Hasan ve Hüseyin meyvesidir.”
Hz. Ali:
– Ben senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah buyurdu ki: “Allahü Teala Ebu Bekir’in bütün kusurlarını affetsin. Çünkü O kızı Aişe’yi bana verdi. Hicrette bana yardımcı oldu. Bilal-i Habeşi’yi, benim için azad etti.”
Resulüllah (s.a.v’)in bu iki sevgilisi, kapıda böyle konuşurlarken, kendileri içeriden dinliyorlardı. Hz. Ali’nin sözünü kesip içeriden buyurdu ki:
-Ey kardeşlerim Ebu Bekir ve Ali! Artık içeri girin. Cebrail (a.s) gelip dedi ki, yerdeki ve yedi kat göklerdeki melekler sizi dinlemektedir. Kıyamete kadar birbirinizi övseniz, Allahü Teala yanındaki kıymetinizi anlatamazsınız.”
İkisi birbirine sarılıp, birlikte Resulullah’ın huzuruna girdiler.
-Allahü Teala ikinize de yüzbinlerce rahmet etsin. İkinizi sevenlere de, yüzbinlerce rahmet etsin ve düşmanlarınıza da yüzbinlerce lanet olsun, buyurdu.
Hz. Ebu Bekir Sıddık dedi ki:
-Ya Resulallah, ben Ali kardeşimin düşmanlarına şefaat etmem.
Hz. Ali dedi ki:
-Ya Resulallah, ben de Ebu Bekir kardeşimin düşmanlarına şefaat etmem ve başını kılıç ile bedeninden ayırırım.
Hz. Ebu Bekir Sıddık:
-Ben senin düşmanlarına Kevser havzından su vermem, buyurdu.
Hz. Ali de:
-Ben senin düşmanlarını Sırat üzerinden geçirmem, buyurdu.
Hz. Ali ve Hz. Ebu Bekir taraftarlarının ve düşmanlarının kulakları çınlasın. (Alıntı)