Mustafa Arı
Tebliğ peygamberlerde bulunması vacip olan sıfatlardan biridir. Kur’an-ı Kerim’de: “Ey elçi Rabbinden sana indirileni duyur. Eğer bunu yapmazsan onun elçiliğini yapmamış olursun Allah seni insanlardan korur.” (Maide Suresi:67)
Bu vazife sadece Hz. Muhammed’e değil bütün peygamberlere verilmiştir. Allah’tan aldıkları ilahi mesajları insanlara tebliğ eden peygamberler bu yolda çeşitli sıkıntılara katlanarak sabır örneği göstermişlerdir.
“Önce yakın akrabalarını uyar.” (Şuara Suresi:214) ayeti inince peygamberimiz tebliğ vazifesini önce Abdulmuttalip oğullarına yaptı. Safa tepesine çıkarak halka şöyle seslenmiştir: “Şu dağın arkasında düşman var desem bana İnanır mısınız?” deyince halk; “Evet inanırız, çünkü senden hiç yalan duymadık.” derler.
Amcası Ebu Leheb peygamberimize hakaret etmiş tebliğini engellemeye çalışmıştır ve hakkında Tebbet Suresi nazil olmuştur.
Allah tebliğ vazifesinin düşmanlara bile yapılmasını emretmiştir. Musa Aleyhisselam’a, “Firavun’a gidin. Çünkü o yazmıştır, ona yumuşak ve tatlı dille değil bir sözle tebliğde bulun, belki öğüt alır veya Allah’tan korkar.” (Taha Suresi: 43-44) Allah Firavun’un iman etmeyeceğini elbette biliyordu ama yine de tebliğin yapılmasını emretmiştir.
Hz. Peygamber Veda Hutbesi’nde, “Tebliğ vazifemi yaptım mı?” diye ashabına sormuştur. Onlardan olumlu cevap alınca: “Şahit ol ya Rab Şahit ol Yarab” diyerek bu kutsal vazifeyi yerine getirmenin sevincini yaşamıştır.
Tebliğ görevi bütün insanların vazifesidir. Herkes kendi bilgi ve kültür seviyesine göre başkalarına tebliğde bulunarak onları şuurlandırmaya çalışmalıdır.
Günümüzde davet ve tebliğ araçları çeşitlenmiştir. Radyo, televizyon, internet, uzaktan eğitim, afişler, broşürler, gazeteler, kitaplar tebliğ aracına dönüştürülebilir. Bize düşen görev dini tebliği çeşitlendirmektir, sonrası ise insana kalmıştır. İster inanırsın, ister inanmaz. İnsanları hakka ve salih amellere davet etmek, kötülüklerden uzak dolaşmalarına yardımcı olmak en hayırlı vazifelerdendir.
Tebliğ ve irşad Allah’ın emri, peygamberlerin de sünnetidir. Bütün insanlar tebliğ ve irşada muhtaçtırlar.
HATALARIMIZ
Okuyoruz ama diploma için. Okumayız ama milletin cahilliğinden bahsederiz. Bilgimiz yok ama fikrimiz çok. Kelime-i Şehadet getiririz ama sadece dilimizle.
Cuma kılarız ama beş vakit namazı kılmayız. Namaz kılıyoruz ama kötülüklerden geri durmuyoruz. Alim ile bileni karıştırıyoruz. Çalışmadan zengin olmak istiyoruz. Ölümlüyüz ama ölümsüz gibi yaşıyoruz. Günah işlememek için değil, işlemek için tövbe ediyoruz.
Domuz eti yemeyiz ama faizi yeriz. Çeyrek ekmek gibi çeyrek Müslümanlık istiyoruz. Hac umre yapıyoruz ama seyahat gibi. İletişim cihazları arttı, ilişkilerimiz azaldı. Çok konuşuyoruz az iş yapıyoruz. Yalancı halk, yalansız siyasetçi istiyor.
Zina yapmış genç, el değmemiş kız istiyor. İnsanlar tarafından sevilmek isteriz ama biz kimseyi sevmeyiz. Bakıyoruz, görmüyoruz; işitiyoruz, duymuyoruz; dokunuyoruz, hissetmiyoruz. Görmeyecek kadar kör, duymayacak kadar sağırız.
Dirilişi ayet ve hadislerden değil, dizilerden bekliyoruz. Tarihin öznesi değil, nesnesi oluyoruz. Gelin birlik olalım deriz ama gidip birlik olmaya razı olmayız. Dünyada yaşıyoruz ama cennet rahatlığı bekliyoruz. Cehennem’in var olduğunu söylüyoruz ama yokmuş gibi yaşıyoruz.
Artan hastanelerle beraber hastalıklarımız da arttı. Artan adalet saraylarımızla beraber adalet arayışımız da arttı. Artan paralarımızla beraber infakımız azaldı.
İçkinin sarhoş ettiğinden daha fazla dünyanın sarhoş ettiğinin farkına varmıyoruz. Müslümanız ama teslim olmuyoruz. Başımızı kapatıyoruz ama diğer yerlerimizi açıyoruz. Hanımımıza bakılmasını istemeyiz ama biz başkalarının hanımına veya kızına bakıyoruz. Örtünüyoruz ama daha fazla görünmek için. Giyiniyoruz ama çıplak olan taraflarımız daha fazla. Evleniyoruz ama boşanmak için. Seviyoruz ama karşılık bekliyoruz.
Diziler fuhuş pazarlıyor. O dizilere reytingi biz yaptırıyoruz. Dini, kültür; ahlakı, bilgi olarak görüyoruz ama toplumun dört dörtlük olmasını istiyoruz. Her şeyi biz yapıyoruz ama suçu şeytana atıyoruz. Konuşması gereken alimler susuyor, susması gereken siyasetçiler konuşuyor. Sistemle bozulan ümmeti, sistemle değil de kişisel çabalarla düzeltmeye çalışıyoruz.