Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şube Başkanı Engin Er, Bursa’da sadece merkezden geçen değil, neredeyse Karacabey dahil her ilçenin kendi adıyla anılan bir fay hattının bulunduğuna dikkat çekerek, uyarılarda bulundu. Aralarında Karacabey’in de bulunduğu bu fay hatlarının devletin yayınladığı haritaya göre aktif olduğunu vurgulayan Er, “Maalesef biz kentsel dönüşümden sonra yeniden rantsal dönüşüme geçer hale geldik.” dedi.
17 Ağustos Marmara Depremi’nin 22. yıl dönümünde çarpıcı açıklamalarda bulunan Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şube Başkanı Engin Er, “Türkiye büyük yangın felaketleriyle karşı karşıya kaldı. Maalesef hem can hem de mal kaybına sebep olan yangınlar yaşadık. Yangın da deprem gibi afet olarak değerlendirilebilir. Depremler toplumu daha fazla etkileyen, can ve mal kaybına sebep olan afetlerdir. Biliyoruz ki; Türkiye geçmişinde büyük depremler görmüş ve on binlerce insanın canını kaybettiği günleri yaşamış bir ülkedir. 1900’lü yıllardan bu zamana kadar yaklaşık her yıl bin vatandaşımızı deprem gibi doğal afetlerle kaybediyoruz. Bu konuyu korkutmak için değil; gündemde tutmak ve gerekli tedbirlerin alınmasını sağlamak amacıyla söylemek istiyorum.
Türkiye, dünyada bilinen en aktif fay kuşakları üzerinde bulunmaktadır. Dünyadaki yerleşim yerlerinden geçen iki büyük fay hattı var. Bunlardan bir tanesi Amerika’daki San Andreas fayı, ikincisi ise Kuzey Anadolu ve Doğu Anadolu fay hattıdır. Türkiye’de en az 18 yerleşim yerinden geçen aktif fay hatlarımız var. Bu illerden bir tanesi ise Bursa’dır. 17 Ağustos Depremi’nde 20 binin üzerinde vatandaşımızı yitirdik. En son İzmir ve Erzincan’da vatandaşlarımızı kaybettiğimiz depremler oldu. Dolayısıyla Türkiye’nin birçok bölgesi deprem riski taşımaktadır. Bu anlamda dünyada olan depremlerin sayısının net bir şekilde artığını görüyoruz.
1985 yılında toplamda 1050 deprem olurken; şu an itibariyle bir hafta içerisinde olan depremlerin sayısı bine yakın. Yani bir yılda olan deprem sayısı, bir hafta içerisinde olan deprem sayısıyla neredeyse eşit. Son haberlere baktığımızda; Akdeniz Bölgesi’nin içerisinde de depremlerin çok olduğunu görüyoruz. Depremsellik anlamında dünyada ve Türkiye’de büyük bir artış var. Dolayısıyla can ve mal kaybına sebep olmayacak şekilde gerekli hazırlıkların mutlaka yapılması gerekir. Biz bugünkü bilgilerimizle hangi bölgede, kaç büyüklüğünde deprem olacağını biliyoruz. Bilmediğimiz tek şey depremin gerçekleşeceği zamandır. Onu da kısa ve uzun vade şeklinde değerlendirip hemen olacakmış gibi tedbirlerini almamız gerekiyor.” ifadesini kullandı.
Bursa’da sadece merkezden geçen değil, neredeyse her ilçenin kendi adıyla anılan bir fay hattının olduğuna dikkat çeken Engin Er, “Bunlar; Karacabey, İznik, Gemlik, Orhangazi, İnegöl, Barakfakih, Mustafakemalpaşa ve Mudanya’nın hemen ucundan geçen aktif fay hatlarıdır. Bu hatlar 2012 yılında devletin yayınlamış olduğu aktif fay hatları haritasına göre; diri ve canlıdır. Sadece üç ilçenin hemen kenarından veya içerisinden fay hattı geçmiyor. Bunlar ise; Büyükorhan, Harmancık ve Keles’tir. Bu yüzden bizim depremle ilgili bir kaygımızın olması lazım. Biz olası depreme hazırlıklı olmalıyız. Tarihsel depremlere baktığımız zaman Bursa’da en büyük deprem küçük kıyamet olarak adlandırılan 1855 yılında meydana gelen depremdir. Bu deprem yaklaşık olarak 7 büyüklüğünde gerçekleşmişti. Bunun paleosismolojik çalışmalarının yapılıp, kaç büyüklüğünde olduğunun belirlenmesi lazım. Bu konuyla ilgili birçok yeni çalışmalar başladı. Bizim en azından 1855’te olan yaklaşık 7 büyüklüğündeki gibi bir depreme Bursa’yı hazır hale getirmemiz gerekiyor.
Depremde sadece fay hattıyla beraber açığa çıkan enerji tehlikeli değildir. Doğal olay olan depremlerin doğal afete dönüşmesine sebep olan faktörlerden bir diğeri ise binaların sağlam yapılmamasıdır. Mühendislik hizmeti almamış binalar ancak doğal olayları doğal afet haline getirebilir. Bursa’daki binaların yaklaşık yüzde 50’si mühendislik hizmeti almamış binalardır. Sıvılaşma bölgesi olan eski binalara ve mühendislik hizmeti almamış binalara dikkat etmek lazım. Bina zemin uygunluğunu tespit etmek gerekiyor. Bursa’da en riskli olan ilçe şu diye belirtmek doğru olmaz. Bursa’nın tam ortasında 20 katlı bir bina var. Bu binaya 1999 Depremi’nde hiçbir şey olmadı, çünkü bina, depremi karşılayabilecek mühendislik hizmeti alarak kazık yöntemiyle yapılmış. Onun karşısındaki iki katlı bina ise aynı depremde çatladı ve patladı. Biz 17 Ağustos Depremi’nde Bursa’da mühendislik hizmeti almış ve almamış olan binayı karşılaştırmış ve test etmiş olduk. Tedbirler konusunda birçok şeye dikkat edilmesi gerekiyor. 17 Ağustos Depremi Türkiye’de bir milattır. 17 Ağustos’tan sonra bütün yönetmelikler, uygulamalar değişti. Yeni kanunlar çıktı. Hükümet ve belediyeler bazında; insanlarda deprem bilinci oluşturmak için sosyal olarak yapılması gereken çalışmalar var.
Kentsel dönüşümün mutlaka yapılması lazım. Depremler olduğu için bu kentsel dönüşümler oldu. Maalesef biz kentsel dönüşümden sonra yeniden rantsal dönüşüme geçer hale geldik. Bursa’nın en lüks semtlerindeki binalar yıkılıp yerine yeni binalar yapıldı. Halbuki böyle olmaması gerek. Heyelan riski taşıyan veya sıvılaşmanın olduğu bölgelerin, kentsel dönüşüme tabi tutulup, vatandaşlarımızın sağlam binalarda güvenilir bir şekilde yaşamasını sağlamak amacıyla kentsel dönüşüm projesi yapılmıştı. Buna çok uyulmadığını söyleyebiliriz. Hükümetin yapı denetim kanununu revize etmesi, yapılan çalışma arazilerinin mutlaka denetlenmesi lazım. Belediyeler kendi içerisinde zemin birimlerini oluşturmalı ve arazi denetlemelerine daha fazla dikkat etmeli. Bugün birçok belediye de bu konu dikkat edilir hale geldi, ama hala yapılması gereken çok şey var. Mesela Büyükşehir Belediyesi yönetmeliğinin mutlaka yeniden revize edilmesi lazım. Dolayısıyla hükümet ve belediye bazında yapılması gereken çalışmalar olduğunu söyleyebiliriz.
Kentsel dönüşüm mutlaka hızlandırılmalı. Kentsel dönüşüme ihtiyaç duyulmayan yerleri yeniden yapmamamız lazım. Jeoloji mühendislerinin verileri göz önüne alınarak; Bursa’nın ortak sesini bir araya getirip kentsel dönüşümü mahalle bazında değil, bir bütün halinde planlayıp uygulamak gerekiyor. İsterseniz bina bina, isterseniz ada ada yapabilirsiniz. Bursa’nın kentsel dönüşüm anlamında bütüncül bir plana ihtiyacı var diyebiliriz. Eğer bir daha 17 Ağustos gibi bir deprem Bursa’da yaşansaydı, sonucu 1855 Depremi gibi olurdu. Biz her zaman hazırlıklı olmalıyız. Eğer hazırlıklı olursak 17 Ağustos’taki can kayıplarını yaşamayız. Tıpkı; Japonya’da yaşayan insanların 6-7 büyüklüğündeki depremlerde sadece 15 saniye bekleyip kendilerini güvende tuttuktan sonra işlerine devam etmesi gibi. Biz de bu şekilde yaşayabiliriz. Önemli olan; 17 Ağustos’tan ders çıkartabilmek ve güvenli bir şehri kendi ellerimizle oluşturabilmek.” diye konuştu.
KAYNAK: BURSADA BUGÜN