Mustafa Arı
Taziye evine gidilmiş. Avukat olan oğlu İstanbul’dan gelmiş. Kızı da doktormuş, o cenazeye yetişememiş ama sonradan gelmiş.
Avukat oğlanın dediğine göre yurt dışında görev yapan bir oğlu daha varmış, bulunduğu ülkede uçak ayarlayamamış, gelemeyecekmiş.
Saçlar sarıya boyanmış birkaç kadın girdi odaya, çay getirdiler. Rahmetliden konuşan, bahseden hiç yok. Evden, arabadan, menkulden, borsadan, ekonomiden konuşuldu da konuşuldu.
“Çok bekledi ama sizi rahmetli” dedi bir başka yaşlı amca. Bir anda buz gibi hava esti odada.
“Ne yapacaksın” dedi damat, herkes kendi hayatında…
“Öyle yatalak falan da değildi, iyiydi kayınbabam ama dert varmış anlayamadık” diye cevap verdi.
“Bizim için çok mücadele verdi” dedi avukat olan oğlu. “Ablamı, beni, abimi iyi yetiştirdi” diye anlattı.
Herkes bir şey konuşuyor ama kimse bir Fatiha okuyalım demiyordu. Demek ki yaşarken evde olmayan öldükten sonra da olmuyordu!
İnsanlık bizde kalsın diyerek çektim besmeleyi, okudum 3 İhlas,1 Fatiha’yı…
Nasıl olsa giden gitmiş gittiği yere…
Amellerini de götürmüş, evinde dert edeni, dua edeni yoktu. Sürekli dünya konuşuldu ölü evinde…
Demek ki giden için tasa edecek bir şey yoktu.
Rahmetli de yaşarken hep oğlan avukat, kız doktor, diğer oğlum konsolos diye anlatır, oğullarının mesleği ile övünürdü.
Allah ne istedi ise vermiş. Her şeyleri vardı ama geride Fatiha okuyacak Fatıma’lar, Fatih’ler yoktu! Allah arkamızdan bir Fatiha okuyacak evlatlar nasip etsin.
MEZAR TAŞLARI – Ağlatır, Güldürür, Düşündürür.
Mal bıraktın üşüştük
Kavga ile bölüştük
Üç karış toprak için dövüştük
Sen mezarında huzurla yat Baba
Çocukların etsin diye rahat
Satmadın geçindin kıt kanaat
Evladından sana olsun nasihat
O Dünyada malın varsa sat Baba
Hep iyilik gitsin hoşuna
Servetini yazmazlar mezar yaşına
Ömrünü geçirdin boşuna
Güvenme genç yaşına
Birgün sende yatacaksın.
O Mezar Taşına…
Az yaşa, çok yaşa, akibet gelir başa.