Mustafa Arı
Engelliler ‘özürlü’ kavramı ile ifade edilmektedir. Engelliler doğuştan veya sonradan herhangi bir hastalık veya kaza sonucu bedensel, zihinsel, ruhsal, sosyal, duygusal, yeteneklerini kaybetmesi nedeniyle yaşama uyum sağlamada güçlükleri olan bireylerdir. Allah insanları cinsiyetleri, nesepleri, dilleri, renkleri, fizyolojik yapıları, engelli veya sağlıklı oluşları açısından değerlendirmez.
Ancak iman, amel, ahlak, ibadet gibi ve inkar, isyan, kötü davranışları veya muttaki (Allah korkusu) açısından değerlendirir. “Allah katında en üstün olanınız muttaki olanınızdır” ayetle (Hucurat Suresi: 12) ve şu hadisle; “Allah sizin suretlerinize ve servetlerine bakmaz, kalplerinize ve amellerinize bakar.”
İşte Kur’an ve hadislerde engellilere İslam, bu bağlamda yer vermektedir. “Hastaya, köre, topala güçlük yoktur.” (Nur suresi: 61-Fetih Suresi 17)
Görme engellilerin savaşa katılma zorunluluğu da olmaz. Dinimiz kişileri ancak güçlerinin yettiği şeylerden sorumlu tutar. Mümin bir kişiye bir ağrı, bir yorgunluk, bir hastalık, bir üzüntü, daha da küçük bir hastalık isabet edecek olsa bunlar kişinin bir bölüm günahlarına kefaret olur.
İslam dini yardıma muhtaç kimselerle, engellilerle ilgilenmeyi teşvik eder.
Bir engellinin sakatlığı sebebiyle hakir edilmesi asla doğru değildir. Engellilere rehberlik etmek kişiye sadaka sevabı kazandırır. Peygamberimiz engellileri topluma kazandırmak için onlara kamuda görev vermiştir. Onların onare edecek şekilde nitelemiştir. Engellilerin yeteneklerine göre uygun alanlarda istihdam edilmesi lazımdır. Engellilere yapılan yatırım aslında insanlığın geleceğine yapılan yatırımdır.
Bizler bir vatandaş olarak engellilerin önündeki engelleri kaldırıp, Peygamberimiz gibi onlara sevgi, saygı ve şefkatle yaklaşmalıyız. Unutmayalım ki her birimiz bir kaza veya hastalık sonucu engelli olabiliriz. Allah engelli kardeşlerimizin yar ve yardımcısı olsun.
HAYAT ÇOK KISA
Koronavirüs salgını nedeniyle dostlarımızı ahirete yolcu ediyoruz. Bakınız şahit olduğum bir hadiseyi ibret olsun diye sizlerle paylaşıyorum:
Yaşlı bir hanım metroya bindi, koltuğuna oturdu. Sonraki durakta genç, hareketli ve biraz da asabi bir kadın bindi otobüse ve yaşlı kadının yanına oturdu. Torbaları elinde çok yer kaplıyordu. İstemeden yol boyunca torbalar ihtiyar kadına çarptı.
Canı yanan ihtiyarın sessiz kaldığını görünce genç kadın, yaşlı kadına bu kadar sakin kalabilmesine şaşırdığını söyledi.
İhtiyar kadın gülümseyerek, “Kaba olmaya ya da ehemmiyetsiz bir şey için münakaşaya, kalp kırmaya değer mi? Çünkü senin yanındaki yolculuğum çok kısa… Bir sonraki durakta zaten ineceğim.” dedi.
Bu cevap altın harflerle yazılmayı hak ediyor:
“Bu kadar ehemmiyetsiz bir şey hakkında tartışmaya lüzum yok, çünkü beraber seyahatimiz çok kısa…”
Her birimiz, bu dünyadaki zamanımızın ne kadar kısa olduğunu anlamalıyız ki kavgaların, yersiz tartışmaların, kıskançlıkların, başkalarını affetmemenin, memnuniyetsizliğin ve devamlı şikâyet etmenin boş zaman ve enerji kaybı olduğunu anlayalım.
Birisi kalbini mi kırdı? Sakin ol. “Yolculuk çok kısa…” de.
Birisi sana ihanet mi etti, korkuttu mu, aldattı mı ya da aşağıladı mı ya da sebepsiz yere hakaret mi etti? Sakin ol! Bir şey kaybetmezsin. Çünkü yolculuk çok kısa.
Meslektaşlarınız sohbette beğenmediğiniz bir yorum mu yaptı? Sakin ol. Duyma dediklerini. Onu affet. Yolculuk çok kısa.
Demem o ki karşımızdaki insan bize ne mesele çıkarırsa çıkarsın, beraber seyahatimizin çok kısa olduğunu hatırlayarak hareket etmeliyiz.
Kimse bu yolculuğun süresini bilmiyor. Kimse son durağının ne zaman geleceğini de bilmiyor. Bildiğimiz tek şey, birlikte seyahatimizin çok kısa olduğu…
Arkadaşlarımızın, dostlarımızın kıymetini bilelim. Hürmetkârlığın, nezaketin, affetmenin, şükretmenin, güler yüzlü olmanın büyük bir erdem olduğunu unutmayalım ve bu bilinçle yaşayalım. Neticede birlikte seyahatimiz çok kısa!
Ümidim odur ki bu dünyada yolculuk yaparken geçtiğimiz istasyonlarda selamlaşıp kucaklaştıklarımız, hayatına dokunduklarımız, dostluk kurduklarımız, ayrılırken arkamızdan sevgiyle el sallayanlarımız çok olur…
Tebessüm et ve daima gülümse… Çünkü, YOLCULUK ÇOK KISA..!