Hükümeti uyaran tarımın duayen ismi Nuri Karaca, “Çiftçi henüz sahaya inmedi. Eğer Mart ayında bir şeyler yapılmazsa asıl yangın işte o zaman başlayacaktır.” dedi.
Karacabey Kırmızı Et Üreticileri Birliği Başkanı ve bölgenin tarımda duayen ismi Nuri Karaca, son 1 yıl içerisinde gübreye gelen % 400-500 oranlarındaki zamların çiftçiyi kara kara düşündürdüğünü, mazot ve elektrikteki fahiş fiyat artışlarının da üreticilerin yanı sıra besicinin bütün umutlarını bitirdiğini vurguladı. Karaca, yapılan son elektrik ve mazot zamlarının çiftçi tarlaya inmediği için şuan çok fark edilemediğine dikkat çekerek, “Bir çiftçi ve besici olarak söylüyorum; Ekim sezonunda ve hele sulamalar başladığında çiftçimiz sahaya indiğine pişman olacaktır. Çünkü asıl yangın işte o zaman yaşanacaktır.” dedi.
Girdi fiyatlarındaki 1 yıllık fiyat artışlarını kamuoyuyla paylaşan Nuri Karaca, “Motorin 2021 Şubat ayında 6,66 TL iken, 2022 Şubat ayında 15,5 TL’ye yükseldi. Besi yemi 2021 Şubat’ında 115 TL iken, 2022 Şubat ayında bu fiyat 219 TL oldu. Tarımsal elektrikte birim fiyat 2021 Şubat ayında 0,63 TL iken, 2022 Şubat’ında 1,61 TL’ye çıktı. İşte görüldüğü üzere, dünyanın hiç bir ülkesinde tarım ve hayvancılık bu maliyet artışları ile sürdürülebilir olamaz. Tüm ülkeler çok yüksek destek ve teşviklerle tarımın sürdürülebilir olması için çalışmaktadır.” dedi.
Köylerden şehir merkezlerine ve bilhassa metropollere ciddi oranda bir göç yaşandığına vurgu yapan Karaca, “Bu durum istihdam ve üretim açısından çok tehlikeli bir durumdur.” ifadesini kullandı.
Böyle giderse asıl yangının ekim zamanı yaşanacağını belirten Nuri Karaca, “Yapılan son elektrik ve mazot zamları çiftçi tarlaya inmediği için çok fark edilememiştir. Ekim sezonu başladığında, hele de sulamalar başladığında çiftçi sahaya indiğine pişman olacaktır. İşte asıl yangını o zaman göreceğiz.” diye konuştu.
Hükümetin Mart ayında acil önlemler alması gerektiğinin altını çizen Karaca, şu ifadelere yer verdi: “Çiftçimiz vatanına, milletine, yasalara çok saygılı bir kesimdir. Bizler ‘elektrik faturalarını ödemeyeceğiz’ demiyoruz, “ÖDEYEMECEĞİZ” diyoruz. Bu da tarlaların iyi işlenmemesine, çapa işlerinin yarım yamalak yapılmasına, gübre kullanımının çok düşmesine sebep olacak. En önemlisi de bütün dünya susuzluktan kırılırken, biz suyumuz olmasına rağmen bitkilere yeterli sulama yapamayacağız. Bu durum üretimin azalması değil, bitmesi anlamına gelir.
Ülkemizde yaşayan 85 milyon vatandaşımız, 15 milyon sığınmacı ve sezonluk olarak gidip gelen 50 milyon turist ne yiyip içecektir! Durum oldukça vahimdir! Hububatta 2022 yılı kayıp bir yıldır. (Mısır henüz ekilmediği için az da olsa bir umut vardır.)
Mart ayında tarımsal elektrik, mazot, gübre, yem ve tarımsal ilaç fiyatları makul bir düzeye getirilmezse, ülkemizin tarımsal ve hayvansal ürün ihtiyacı ithalatla karşılanamaz boyutlara ulaşacaktır. Belirttiğimiz girdilerin makul fiyatlara inmesi öyle KDV – ÖTV indirimleri gibi palyatif tedbirlerle mümkün değildir.
Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesi kadar, bir destekleme miktarı ile (16,5 milyar TL) dev bir tarım ve hayvancılık ülkesi olan Türkiye’nin en önemli sektörü olan tarımın geleceği zor görülmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı’na tabii ki bütçe ayrılacaktır. Fakat bilhassa bu sene tarım ve hayvancılık sektörüne yapılacak büyük miktarda desteklemeler ile yaşamını sürdürebilecek fakir fukara, garip gureba insanların yapacakları dualar, sevap açısından hiç de yabana atılacak hususlar değildir.
Tarım ve hayvancılık sırf devlet destekleri ile sürdürülemez. Türk tarımının bir politikası ve sistemi yoktur. Bu zor günleri atlattıktan sonra tüm sektör paydaşları şapkayı önüne koyup, realist ve rasyonel bir tarım politikasını acilen uygulamaya başlatmalıdır.”