İsmail Hakkı Özsarı
İhanet sözcüğünün anlamını okuyucularım bilirler diye düşünüyorum. Eğer bilmeyenler varsa Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nden yararlanabilirler. Efendim, Osmanlı İmparatorluğu zamanında haftada bir gün Padişah tebdil-i kıyafet ederek halkın arasında dolaşırlarmış. Örneğin, 4. Murat’ın içki konusunda çok hassas olduğu bilinir. Denetimde bulunmak üzere sık sık tebdil-i kıyafet çarşı-pazar dolaştığı rivayet edilir.
İşte böyle bir günde padişah denetimlerde bulunmak, olup biteni anlamak için kıyafet değiştirerek pazara çıkan yolun üzerinde satılık kuşlar görür. Her birinin fiyatı yazılı, kimisinde 500 altın fiyat yazılıdır. Padişah bu duruma çok şaşırır. Neden böyle olduğunu satıcıya sorar. Satıcı da, “Efendim, şu gördüğünüz ve fiyatı 500 altın olan kuş kekliktir. Çok güzel öter. Avcılar bunu alırlar. Ava gittiklerinde çalıların arasına bağlı olarak bırakırlar. O da ötmeye başlar. Bunun sesini duyan diğer keklikler yanına geldiklerinde avcılar tarafından vururlar. Bu nedenle çok pahalıdır.”
Padişah hemen kesesini çıkartarak kuş satıcısına 500 altını sayar. Üç-beş adım ayrılınca kuşun kafasını koparıp fırlatıverir. Bu durumu gören kuş satıcısı; “Aman efendim ne yaptınız? Siz ona bir servet ödemiştiniz!?” diye sorar.
Bunun üzerine padişah, “SOYUNA İHANET EDENLERİN SONU BUDUR!?” der.
Aynı şekilde yaban ördeği, köpekler, özellikle Batı Karadeniz’de Atmaca kuşları da bu amaçla kullanılır. Sevgili okurlarım bu öyküyü neden anlattım biliyor musunuz? Her ulusun tarihinde kendi uluslarına ihanet edenler vardır.
Bunların çoğu düşman ülke yararına casusluk yapmak şeklindedir. Bazen de onlara işbirliği yapmakla olur. Örneğini bizim tarihimizde; Artin Kemal, Damat Ferit, Şeyh Said, Anzavur Ahmet, Dürrizade, İskilipli Atıf ihanetle suçlanırlar.