Ahmet Aygün Ata
AK Parti iktidarları döneminde Türkiye Cumhuriyeti’nin gündemine hiç girmemiş bir kayırmacılık daha sıradanlaştı. Sınav sorularının çalınması, daha önce yayınlanmış olması, cemaat ve tarikatların yanıtları kendi mensuplarına önceden bildirdiği iddiaları…
Hepsi ama hepsi dini her alanda kazanç, liyakat, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu değerlerini yok etme aracı olarak kullanılıyor. Ve bu rezaletler hep AK Parti dönemlerinde oldu.
Şimdi bu çalıntı sorular ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti kadroları cemaat-tarikat üyeleri ve etnik bölücüler ile dolu. Etnisite, cemaat ve tarikatlar Türkiye Cumhuriyeti’nin de, insanlığın da, dinin de en büyük düşmanlarıdır. Ve bu düşmanlık hem AK Parti, hem HDP eliyle ve 15 yıldır el ele açılımlarla-saçılımlarla Türkiye Cumhuriyeti’nin dört bir yanına yerleştirildi.
FETÖ ile PKK’yı yok etmek için savaşım veriliyor. Kelle denilen Mehmetçik şehit düşüyor. Ayaklar altına alınan Türk milliyetçiliğinin ulusu ve evlatlarımız sakat kalıyor, gencecik yaşında geleceği karartılıyor.
AK Parti iktidarlarının başlangıcında PKK terörü sıfırdı! “AB’ye gireceğiz, NATO’ya yaranacağız” denilerek açılım rüzgarları estirildi. Uslu uslu (Oslo Oslo) PKK terörünü canlandırdılar. Şanlı Türk Ordusu, Şanlı Türk Polisi açılımın bedelini ödüyor. Askerlik ile ilgili emperyalizmin her tasarısını şaaak diye gerçekleştiren, ordunun komuta zincirini alt üst eden, cemaat üyesi sarıklılar ile ordumuzun kademesini bozan AK Parti, bunların olmasının tek suçlusudur.
AK Parti’nin NATO’cu FETÖ darbe girişiminden akıllanmadığı ve akıllanmayacağı net olarak görülmektedir. Devletin kurumlarında soysuz cemaat ve tarikatlar cirit atmaktadır. İhalelere girmekte, adrese teslim ihaleleri kazanmaktadır. Örneğin herkesin saptadığı, gördüğü hastaneler belli başlı tarikatların egemenliğindedir. Eğitimde de başka tarikatların cirit attığı bilinmektedir.
Son olarak “Kayırılan Personelleri Seçme Sınavı”nda da açıkça ortaya çıktığı gibi yıllar öncesinden ‘iklim değişikliği’ kanalları yerleştirilmiş. Hatta AK Parti ve MHP söz konusu yayınevinde demeçler vermiş, fotoğraflar çektirmiş.
Savunma şu biçimde; “Nereden bilelim?”
Artık herkes biliyor ki, ilişki içinde olduğunuz her birey, her kurum, her kuruluş ya zamanında PKK ile bağlantılıydı, ya da sürüp gittiği üzere cemaat ve tarikatlarla bağlantılı.
İki gün önce ABD’nin Gülü buyurmuş; “Siyasette din olmamalı.”
…Adam 40 yıllık yani, ak kaşık gibi olmak istiyor kani!
Siyasi yaşama girdiğinizden bu yana dini her türlü çıkar, her türlü işte kullandınız, kullanıyorsunuz. Yok öyle yağma! Yok öyle ye, iç, para bul harca!
Bugün FETÖ terör örgütü ile ilgili dokunulmayan partiler var. Türkiye Cumhuriyeti kurumları her türlü istihbarat bilgileri ile bu soysuz örgütle elinden geldiğince mücadele ediyor.
Yeterli mi? Kesinlikle değil.
Çözüme götürücü mü? Kesinlikle değil.
O sınavlar sonucu Türkiye Cumhuriyeti’nin kademelerine yerleşenlerin yüzde doksanı Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu değerlerine karşı olduğu için yerleştirildi. Kime çıkıp da ‘ben masumum’ demesin, rol yapmasın. CHP de bu temel düşüncede olanlarla helalleşme, adalet, hak, hukuk, gak gukuk işlerine girişmesin. Böyle girişimler AK Parti ile aynı cephede olmak demektir.
Son 20 yıldır ama FETÖ, ama cemaat ve tarikat, ama HDP’li diye devlet kadrolarına yerleştirilenlerin kimler olduğunu gerçekten bulmak istiyor musunuz?
İl ve İlçe Örgütleri’nizde görevlendirdiğiniz yöneticileri sorguya çekin. Göreceksiniz! Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu değerlerine düşman olan, Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak isteyen dinci, etnik, bölücü oluşumların kimler olduğunu size büyük çoğunluğu ile söyleyeceklerdir.
Çalınan sorular, liyakatsiz sözlü sınavlar sonucu geleceği çalınan gençlerimiz için, Türkiye Cumhuriyeti’nin yarınları için bu düzeni lanetliyorum…