Saadet Partisi Karacabey İlçe Başkanı Zeynel Abidin Koçak, yaptığı basın açıklamasında gündeme dair önemli değerlendirmelerde bulundu.
KPSS sorularının “çalındığı ya da bazılarına verildiği” iddiasına ilişkin olarak Koçak, “Tuz koktu. Hakikaten tuz koktu. ÖSYM kapsamında KPSS sınavları yeni bir skandala sahne oldu. Artık adına ne derseniz deyin. Çalındı mı, verildi mi, belli kesimlere torpil mi geçildi. Ne yapıldıysa yapıldı. Maalesef burada bir hile gündeme geldi. İktidar, yine bu konuda da sınıfta kaldı. Yüzbinlerce gencin umudu çalındı, hayalleri yıkıldı. Cumhurbaşkanı önce iddiaları reddetti, sonunda gerçekler ortaya çıkınca gece yarısı bir görevden alma gerçekleştirildi. Aslında bu önemli bir adımdır. Fakat içinde bulunduğumuz şartları anlama açısından da önemlidir. Yoksa bir kişiyi görevden almak, yeni tayinleri yapmak hiçbir mana ifade etmiyor. Bu iktidar bütün icraatlarıyla çürümüş olduğunu ortaya koyuyor. Bunun da bir tane çözümü var. Artık bu iktidarın ömrü bitti. İlk seçimleri bekliyor. İlk seçimde bu iktidar mutlaka gidecek ve yerine ülkeyi rayını oturtacak bir anlayış gelecek. Biz ümit ediyoruz ki bu Saadet Partisi olacak. Cumhurbaşkanı’nın bir kararnamesiyle Türkiye’nin problemlerinin çözülemeyeceğini anlamış olmamız gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
SP İlçe Başkanı Koçak, İslam coğrafyaları başta olmak üzere yeryüzünde kan ve gözyaşının durmadığını belirterek, şöyle devam etti; “Bilinmelidir ki emperyalist planlar, Siyonist hayaller kana ve paraya doymak bilmiyor. Bunlar, elinde güç bulunduran bir avuç insan yüzünden oluyor. Bu bir avuç insan, dünyanın gidişatını büyük bir şekilde etkiliyor. Şimdi, Pasifik üzerinde Tayvan sınırında Çin ve ABD, Balkanlarda Kosova ve Sırbistan hattında gerilimler yaşanıyor. Yine bildik, bilindik senaryolarla karşı karşıyayız. Bu yolun sonu belli; bu yol çıkmaz sokak. Bölge ülkeleri başta olmak üzere, tüm ülkeler bu olaya figüran olmayı çok açık bir şekilde ret etmelidir. Yüksek sesle bu ilkeleri hatırlamakta fayda var; eğer dünyada barış ve huzur istiyorsak, problemlerimizi savaşarak değil, barış içinde çözmeliyiz. Çatışarak değil barış ortamı oluşturarak çözmeliyiz. Çifte standartla değil, adaletle çözmeliyiz. Üstünlük değil, eşitliği benimsemeliyiz. Sömürüyü değil, iş birliği bizim prensibimiz olarak hayata geçmeli. Baskı ve tahakküm değil, insan hakları, hürriyet ve demokrasiye önem vermeliyiz.”
Birlik ve beraberlik açısından en önemli konunun adalet olduğunu vurgulayan Başkan Koçak, “Adalet yara alırsa diğer hiçbir şeyin tedavisi mümkün olmaz. Evet, cari açık mühim, bütçe açığı, rezerv açığı, dış ticaret açığı önemli. Fakat adalet zafiyeti hiçbir şeye benzemez. Bunu zihinlerimizde canlı tutmalıyız. Hukuk rafa kaldırılmışsa tedavide olan diğer şeylerin bir kıymeti yoktur. Çünkü adalet mülkün yani devlettin temelidir. Kanun hükmünde kararname hepimizin malumu… Toplumsal vicdanı zedeleyen ve altı yıldır kanayan bir yara. Defalarca dile getirdik, iktidarı defalarca uyardık. Fakat iktidardakiler hatalarını telafi etme yerine, ne yazık ki yeni yanlışlar yapmaktan çekinmiyorlar. Kanun hükmünde kararname mağdurlarının feryadı arşı a’layı aştı. Sadece sağır taklidi yapanlar bunu duymuyor. Geçici bir maddeyle sadece bir günde 6 binden fazla insanın emeği elinden alındı. Hem de sorgusuz ve sualsiz bir haftanın dolmasını dahi beklemeden, en fazla İçişleri Bakanlığı’ndan olmak üzere birçok kurumdan 6 bin insan ihraç edildi.” dedi.
Zeynel Abidin Koçak, 6 bin kişinin kanun hükmünde kararnameyle görevden alınmasına yönelik eleştirilerini sürdürerek, “Hangi vicdanla, hangi hakla, hangi değer yargısıyla ve hangi hukuk kaidesiyle yapıldı bu bilinmiyor. Sadece ‘ben yaptım oldu, ben şuan iktidarım, gözünün üstünde kaşın var’ mantığı yeterli geliyor! Biz ümit ederiz ki, iktidardakiler bu zulümden vazgeçerler ve vebalden kurtulurlar. Yanlışta kararlı olurlarsa bilsinler ki, kanun hükmünde kararname mağdurlarının haklarını bir gün iade etmek, bir siyasetçi olarak boynumuzun borcudur. Bir gün gelecek bu görevleri devralacağız. Bütün haksızlıkların sonunu getireceğiz. Elbette haksızlığı bilerek işleyenler ceza alanlar da olacak. Ama mahzunların sadece şüphe üzerinde ceza almasına izin vermeyeceğiz. Çok açıkça bilinmelidir ki, iktidarımızda hakları gasp edilenlerin hakları eksiksiz verilecektir. Bu da bizim takaddümümüzdür.” değerlendirmesinde bulundu.
İnsanların yıllarca çalışıp gününü doldurmasına rağmen emekli olamamasını hak gaspı olarak değerlendiren Koçak, şunları kaydetti: “Bu demektir ki iktidarımız döneminde EYT’liler de elde edemedikleri haklarını elde edecektir. Gençlerimizin yıllarca dirsek çürüttükten sonra bir başkasının torpili var diye önlerine geçmesi bir adaletsizliktir, bu önlenecektir. Saadet Partisi iktidarında işe alımlarında ehliyet ve liyakat esas alınacaktır. Bir insanın sabahtan akşama kadar çalışıp açlık sınırının altında bir ücrete mahkûm edilmesini de ciddi bir haksızlık olarak görüyoruz. Bu, bizim için ekonomide önemli bir kuraldır. Açlık sınırı, insanlar için hakikaten azap çekmelerine sebep oluyor. Açlık sınırı, insanın karnının doymadığını gösteren bir seviyedir. Biz o yüzden ısrarla yoksulluk sınırı diyoruz. Biz milyonlarca insanımızın alın terinin hakkını eksiksiz alacağı bir ortamı ve düzeni mutlaka inşa edeceğiz.”
Başkan Koçak, Erdoğan iktidarının millete olan yükünün her geçen gün arttığına dikkat çekerek, “4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 7 bin TL’ye dayandı, yoksulluk sınırı 22 bin TL’ye vardı. Son bir yılda ekmek yüzde 154, un yüzde 156, yumurta yüzde 250, şeker yüzde 269, benzin yüzde 187 zamlandı. Kira ise yüzde 145 arttı. Yüksek faiz oranlarından şikâyet eden bir sanayiciye ‘alma abi’ diyenler var. Üretimine devam edebilmek için belli başlı ürünleri stok etme mecburiyetinde kalanlara ‘bunlar stokçuluk yapıyor’ diyen Merkez Bankası Başkanımız var. Stokçulukla bir sanayinin işletmesini devam ettirebilmesi için bulundurmak mecburiyetinde kaldığı stok malzeme aynı şey değil. Ekonomide bunu bilmeyen cahildir. Bu alışveriş yapmayı dahi bilmez. Stokçuluk yapmakla stok farklı bir şeydir.” dedi.