İsmail Hakkı Özsarı
“İlim ilim bilmektir, İlim kendin bilmektir, Sen kendini bilmezsen, Ya nice okumaktır.” diye seslenmektedir Yunus Emre.
Yine Anadolu’nun en eski tapınaklarında “Kendini Bil” uyarısı, insanlığın en çok gereksinme duyduğu bir şeyi akıllara kazımak içindir belki de. Hem bu uyarılar yapılır hem de yaşamımızı “El âlem ne der”e göre düzenlememiz için türlü tuzaklar kurulur.
Derler – dediler – ne derler söylemlerine teslim olmak ne acı. Oysa siz ne yaparsanız yapın sizin için başkalarının daima diyecek bir şeyleri vardır. Ne demişler “Elin ağzı çuval değil ki dikesin!”
Şöyle bir çevrenizi gözlemleyin. Sınırlarını bilmeyen, haddini aşan, kendini tanımayan ne kadar çok insana rastlarsınız. Bunun yanında kendisi çok yetenekli olduğu halde bu yeteneklerini gösteremeyenleri de görürsünüz. Kısaca benlik değerlendirmesi yapabilmek önemli bir sorun olarak çıkar karşımıza.
Siyasetin çok ısındığı, belediye başkanı aday adaylarının görücüye çıktığı günlerde ise, “Bu da mı aday?” dediğiniz insanları gördünüz. Medeni cesaretlerinden başka bir özelliği olmayan bu yetersiz ihtiraslılara bir tek şey demek gerekir. “Kendini Tanı”
İnsanın kendini tanıması, diğer insanlarla olan ilişkisinin iyi olmasını sağlar.
Kendini bilmeyen, kendine hayrı olmayanın başkalarına hayrı olabilir mi? Kendisiyle sorunu olanın başkalarıyla barışık olması mümkün mü?
Önce kendimizle tanışmalı, buluşmalı, kavuşmalı, kalabalıkların içinde kaybolmamalı.
Başkalarıyla uğraşmak kolaydır. Asıl olan kendinle yüzleşmek, kendini tanımak. Nesin? Kimsin? Kaç gramsın? Gücün ne? Sınırların ne? Bunların farkında olmak.
İnsanlar vardır; gönlünün istediğini yapmaya üşenir. Risk almaya korkar. Sevgilerini erteler. Kaybetme korkusuyla sahip olduklarına sımsıkı sarılır. Kimileri de yaşam için bize açılan krediyi öyle hor öyle hovardaca kullanırlar ki erkenden bitiriverirler. Oysa yaşamda her şey denge içindedir. Önemli olan kendini tanımak ve hayatın her aşamasında bu dengeyi kurabilmektir.