Ahmet Aygün Ata
“Zamanında yapılacak”…
“Yasa ne diyorsa o tarihte olacak”…
Derken!
Yasa iki kez üst üste seç(tir)ilmişin seçilemeyeceğini ve dahi aday olamayacağını söylerken…
“İkinci dönemim bittiğinde kenara çekileceğim” denilmişken…
Seçim tarihi 14 Mayıs’a alındı. Uydurulan mazeretler ders çalışmamış öğrencinin “elektrik kesinti” rutin mazeretinden daha kötüsü.
İlk turda sonuç alınamazsa ikinci tur Kurban Bayramı’na rastlıyormuş! Sanki bayramlarda seçim yapılamaz diye yasa var ya da vahiy geldi!
Bu abuk sabuk ayrıntıları geçelim. Neler oluyor bakalım.
Seçim yaklaştıkça partilerin önce ABD, ardından İngiltere ve Batı’nın soyguncu finans kurumları ile görüşmeleri ard arda geldi. AK Parti ABD’ye ilk giden oldu. CHP peşinden, onu HDP ve ardından İYİ Parti izledi. Her dönen zafer kazanmış gibi gösteriler yaptı, demeçler verdi. İngiltere ile ilk görüşen CHP oldu. İYİ Parti’nin de gitme programı olduğu açıklandı.
CHP, soyguncu finans kurumlarından “temiz para” aradığını açıkladı. 70 yıldır, 1937’de bugün her partinin hakaret ettiği Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün döneminde bütçe 17 milyon fazla vermişti. Kemalist politikayı terk ettiğimizden bu yana Osmanlı hanedanı gibi borç içinde kendi çıkarlarımız doğrultusunda karar veremiyoruz.
CHP temiz para ararken, AK Parti’den karşı atak geldi. O temiz para çevrelerinin temsilcisi Mehmet Şimşek’in göreve getirilebileceği, AK Parti Genel Başkanı ile görüştüğü ortaya çıktı!
Haaaa bir de mağdur ilan edilen Ekrem İmamoğlu olayı var. Türkiye Cumhuriyeti bunu 1998’de yaşamıştı zaten!
Şunu açıkça belirteyim; iktidar ya da muhalefet, şu ittifak, bu ittifak, o ittifak fark etmez. Programları ve uygulayıcılarının doğrudan emperyal kapitalist sistem ile bağı var. O ülkelerde eğitim görmüş, o ülkelerin ekonomik sisteminin adeta tapıcısılar!
Emperyal kapitalist dediğimiz ülkeler diğer ülkeleri soyarak, insanlara kıyarak ekonomik açıdan zenginleşti. Örneğin; Fransa sözüm ona bağımsız olan eski sömürgelerinden her yıl 500 milyon Euro vergi alıyor. Bu nasıl bağımsızlık, bu nasıl özgürlük!
Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözlerini kılavuz edinmek, Türk ulusunun her bireyinin namusu olmalıdır. Tabii önce siyasi partilerin! “Hangi bağımsızlık ve özgürlük vardır ki, yabancıların destek ve yardımları ile kazanılmış olsun”… “Ekonomik bağımsızlığını sağlayamayan uluslar yeniden sömürge olmaya mahkumdur”…
Batı emperyalizminin ve liberalizminin temsilcisi hatta uydusu olmuş partilerden kimin iktidara geleceğinin Türkiye Cumhuriyeti açısından ulusal çıkarlar, tam bağımsızlık ve özgürlük temelinde hiç bir değeri yoktur. Ülkemizde kurulu bulunan ve siyasi çalışmaları olan 201 siyasi partide Türkiye Cumhuriyeti’nin, Türk ulusunun, kurucu değerlerin açıkça belirteyim düşmanıdır.
Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin ekonomisinin, tarımının, eğitiminin, sağlığının, kültürünün, toplumsal ahlakının getirildiği durum bunun en büyük kanıtlarıdır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin, Türk ulusunun ve komşularımızın ve Asya’daki gerek Türk Cumhuriyetler’in, gerekse diğer ülkelerin her türlü güvenliği/ bağımsızlığı/özgürlüğü ülkemizin kurucu değerlerine dönmesine bağlıdır.
Batı emperyalizminin dünyayı savaş alanına çevirdiği, açlığa sürüklediği, kaos tasarılarını ard arda uyguladığını görebiliyor ve anlayabiliyorsak dünyanın ne durumda olduğunu fark etmişiz demektir.
Efendim bu gitsin de!
Benden sonrası tufancı!
Bunun gibi sığ ve değersiz gerekçelerle sandığa da gidemeyiz, seçin denilene de oy veremeyiz, vermemeliyiz. Türkiye Cumhuriyeti’nin keskin Kemalist, Yurtsever, Devrimci bir partiye gereksinimi vardır. Hatta bu yaşamsaldır. Özellikle ülkemize gelenlerin artık mezarlıklarımızı bile satın almaya kalkmasını, şehirlerimiz için şu sığınmacının bu sığınmacının artık bizimdir dediğini görüyor, duyuyor ve biliyorsak!