NEVZAT ÇAKIR’IN KALEMİNDEN
Takım tutar gibi sözde siyasetle uğraşan ve partizanlık yapanlara ne desem boş, biliyorum. Bunlar aslında en tehlikeli insan tipidir. Bunlarla aynı düşüncede değilseniz ve fazla muhatap olursanız, canınızı sıkabilir, hatta moralinizi de baya bozarlar. Veya sizin gibi düşünse de karşı partililere karşı oldukça sivri dilli ve kutuplaştırıcı bir üslup kullanırlar. Örneğin; “Onlar haindir, teröristtir, hırsızdır, haramidir…” gibi sözler sarf ederek suçlamada bulunur ve bir bakıma bölücülük yaparlar.
Seçmenlere sesleniyorum;
AMAN DİKKAT!
14 Mayıs’ta bir futbol maçı oynanmayacak. Sadece oy kullanacağız. Ülkemizin önümüzdeki 5 yılını belirlemede bir nebze de olsa söz sahibi olacağız. Aklı fikri olan bireyleriz. Özgür ve hür irademizle oyumuzu kullanalım. Birlik beraberliğimizi bozmayalım. Gaza gelmeyelim. Aşırı heyecana ve gerilmeye gerek yok. Sakin olalım…
Ama bu partizanların oyununa gelip ortamı germelerine, halkı kutuplaştırmaya çalışmalarına da izin vermeyelim. 6 Şubat depremleri sonrası halk olarak nasıl kenetlenmiştik, nasıl birlik beraberlik örneği göstermiştik, işte bunu düşünün!
Örneğin o depremde vefat edenlere ya da afetten olumsuz etkilenen insanlarımıza üzüldük, kahrolduk. Hatta gece sıcak yatağımızda yatmaya utandık. İşte emin olun o insanlarımız arasında mutlaka HDP’ye, MHP’ye veya başka partilere oy vermiş vatandaşlar vardı. Ama biz olaya ‘partizanca’ değil, ‘insanca’ yaklaştık ve hiç tanımadığımız depremzede vatandaşlarımız için üzüldük, onlara destek olabilmek için çırpındık.
İşte o zaman bile bu siyasiler bir araya gelerek (ilçemizde sadece fotoğraf verdiler) aynı birlik beraberliği ve dayanışmayı sergileyemediler. O zaman bile partizanlıklarından ödün vermediler. O nedenle lütfen bu partizan siyasetçilere taviz vermeyin, dikkat edin!
Tabii bu seçim sürecinde her partiden insanı dinleyin. Çünkü içlerinde az da olsa her partiden samimi, iyi niyetli ve dürüst insanlar var. Öncelikle siyasi partilerin neler vaat ettiklerine bakın. Verdikleri sözlerin gerçekçi olup olmadığını sorgulayın…
Mesela bu siyasetçilere şunları sorun; “Onu bunu kötülemeyi bırakın da, vatandaşın alım gücü yükselecek mi? Yükselecekse bu nasıl olacak? Zamlara nasıl bir çare bulunacak? 5 yılın sonunda dolar, soğan, kıyma vs. ne kadar olacak? Halkın ‘insanca’ yaşaması adına ne gibi yatırımlar, projeler, hizmetler yapılacak?”
Bunlara cevap verebilirler mi bilmiyorum, çünkü bu tipler çok soru soranları sevmezler ama verdikleri yanıtların da tatmin edici ve gerçekçi olup olmadığını lütfen düşünün. Takdir ederseniz ki bu seçim sürecinde siyasilerin atıp tutmaları çok olacaktır. Her söylediklerine inanmayın, altını çizerek yine söylüyorum; lütfen sorgulayın, sorgulayın, sorgulayın…
Bir seçmen sandığa giderken şu soruları kendine mutlaka sormalıdır: “Ben şu an halimden memnun muyum, mutlu muyum ve gelecekten umutlu muyum? Yaşamımı borçla harçla mı sürdürüyorum. Borç olmadan bir hayat sürdürebilecek ümidim var mı? İnsanca yaşayabiliyor muyum? Bu yaşımda devlet beni ev, araba sahibi yapabildi mi? Borca girerek aldığım bu ev, araba vs. rahatlıkla ödeyebilecek miyim? Yoksa birileri gibi hak hukuk dinlemeden zengin olmanın yollarını mı aramalıyım? Bunu yapamıyorsam şükretmeye devam mı etmeliyim? …”
Unutmayın ki, devleti yönetmeye aday olan siyasetçilerin ve siyasi partilerin en birinci görevi halkını ‘ayrım yapmadan’ insanca yaşatabilmesidir. Güvenli, huzurlu ve müreffeh bir ülke sunabilmesidir. Bunun aması, şusu, busu yok!
Dillerinden Allah’ı kitabı düşürmeyenlere, dini siyasete alet edenlere, gerekli gereksiz her yerde Atatürk’ün arkasına sığınarak sözde siyaset yapanlara dikkat edin. Bu tiplerin yaşamlarını araştırdığınızda ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.
Söylediklerinde net olmaya çalışan, sürekli birlik beraberlik vurgusu yapan, ayrım gözetmeksizin halkı kucaklamak için çırpınan, ya da bu söylediklerime en yakın davranmaya çalışan siyasilere itibar göstermeliyiz.
Son söz;
Yine unutmayalım ki patron halktır. Halkın üstünde hiçbir güç yoktur. Ve toplumlar layık oldukları şekilde yönetilirler…