Mustafa Arı
Huzur ve mutluluğun şifresi, ilahi mesajlara itibar etmektedir.
Nasıl yaşarsak öyle ölürüz, nasıl ölürsek öyle diriliriz. Bunun anlamı, hayatımızı belirleyen unsurlar günümüzü de, yarınımızı da, geleceğimizi de şekillendirir.
İnsan bedeninin yaşamı için gıdaya ihtiyaç vardır. Yemek ve içmek vücudun günlük gıdasıdır. Ruhlar da günlük gıdasını almalıdır. Ruhlar doymazsa insanın gönlü de gözü de aç olur.
Gönül huzuru; ne servette, ne şöhrette ne de şehvettedir. Gönlü rahat olmak, hasetlik ve fesatlıktan kalbi temizlemek; gönlün huzur sigortasıdır. Zenginlik paylaşılınca huzur verir, şöhret hizmete dönüşürse insanı mutlu eder, şehvet kontrol edilirse insana itibar kazandırır.
Gönül huzuru; Allah ve Resulünün tanıyarak, bildirdikleri gibi, fıtrata uygun yaşamaktadır.
Gönül huzuru; dertlinin derdine koşmak, insanların acısını, sancısını paylaşmak, sevinç ve neşesine katılmak, mutluluğuna ortak olmaktır.
İnsanın kendini düşünmesi, kendisi için yaşaması, lüks şeyler tüketmesi değil; en az kendisi kadar başkalarını düşünmesi, başkaları için yaşaması, aile fertleri, yakınları, dostlarıyla lokmasını paylaşmasını bilmesidir.
Gönül huzuru, gönül yıkmak değildir. Paylaşılan her güzel söz, dert, sıkıntı ahirette cennet sermayesidir. Dünyası sorunlu olanın ahireti de sorunlu olur. Kur’an, insana huzur vaat ediyor. “Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur” buyurarak bilgilendirmektedir. (Ra’d Suresi: 28)
Dünya yaşamının şeklini, kişinin kendi tercihi belirlemektedir. Önüne konan iki yoldan biri imanı, diğeri şeytanidir. İnsan günahkar olarak doğmamış, aksine tertemiz bir fıtratla dünyaya gelmiştir. Hata ve kusurlar, günah ve veballer kişinin kendi arzu ve isteğiyle gerçekleşmektedir. Hata ve kusurlar bireysel ve kişiseldir.
Hayata neşe ile bakmak, bizi yaratan ve yaşatan Yüce Rabbimizle olan ilişkilerimize bağlıdır. Allah’ın bize ne kadar değer verdiğini bilmek istiyorsak, bizim Allah’a ne kadar değer verdiğimize bakmalıyız. Allah’a verdiğimiz değer kadar da neşeli, huzurlu ve mutlu olur, hayata neşe ile bakarız.
İşte huzur ve mutluluğun şifresi budur. Huzur İslam’dadır. İslam’ı yaşadıkça huzurun hazzına varabiliriz. Aile de ise huzur ve mutluluğun şifresi saygı, sevgi, sabır, sadakat ve sorumluluk gerektirmektedir.
SEVMEDİKLERİM
Başkalarının haklarını gasp edenleri sevmem. İmkânı olduğu halde bilerek, isteyerek borcunu vermeyenleri sevmem. Sözünde durmayanları sevmem.
Görevini suiistimal edenleri sevmem. Öfkesine yenilenleri sevmem. Asık suratlı ve sert mizaçlı olanları sevmem. Empatiden yoksun anlayışsızları sevmem.
Nankörleri sevmem. Adaletsizleri sevmem. İncitici, itici ve kaba insanları sevmem. Merhametsizleri sevmem. Sinirli ve kin tutanları sevmem. Halden anlamayanları sevmem. Bilgiçlik taslar ve her şeyde bir menfaat arar ve cimri insanları sevmem.
Gururlu ve çevresini küçümseyenleri sevmem. Egoist (bencil) davrananları sevmem. Hatasında ısrar edenleri sevmem. Sabırsız, saldırgan ve mahcup edici davranışları olanları sevmem. Diline, eline ve beline sahip olmayanları sevmem.
Sorumluluktan kaçanları sevmem. Kişiliğini ve saygınlığını geliştirmeyenleri sevmem. Kul ve kamu hakkı ihlali yapanları sevmem. Sizler de sevmeyin.
Sonuç olarak; kimseye bir faydası olmayan, ırk, renk ve cinsiyetinden rahatsız olan, kimseye gülümsemeyen, kimseye ısınmayan insanlar, çevresindeki insanların genellikle kendisinden nefret etmelerine sebep olurlar. Allah tarafından sevilmeyenler, Müslümanlarca da sevilemez. Allah’ın razı olduklarını sevmekle emrolunmuşuz. Müslümanın ölçüsü Allah için sevmek ve Allah için buğz etmektir.
Yunus Emre ne güzel dile getirmiş: “Gelin tanış olalım. İşi kolay kılalım. Sevelim sevilelim. Dünya kimseye kalmaz.”