Ahmet Aygün Ata
Yurdumuzda Balkanlardan gelen “Türk” soylulara mübadil ya da muhacir denmesi son derece yanlış ve dışlayıcıdır. Özellikle dinci kesim bu kavramları duyduğunda “gâvur” ya da “dinsiz” ile eşdeğer görmektedir. Gerek yaygın basında, gerekse halk arasındaki konuşmalarda bu durum hakaretlere varır duruma getirilmiştir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüz hakkındaki alçakça tanımların kaynağı bazı cemaat ve tarikatların İsrail tarafından kurulduğu ve yönetildiği gerçeğinde saklıdır.
“Türklük” ve “Türk Ulusu” ile ilgili tüm saptırmalar, saldırılar emperyalizm ve Siyonizm ile doğrudan bağlantılıdır.
Babaannemin babası Zvornik’te komiserdi. Babası yani büyük büyük dedem ise Belgrad Kadısı Hacı Ali Efendi.
Fethedilen yerlerde yöneticilerin Türk olmasına özen gösterilirdi. Yani Türk ve Müslüman olmayan yönetsel görev alamazdı.
Nerede çıktı, Türk kökenliler?
Anadolu’dan 10 bin yıldır Türk’e Türklüğe yurt olduğu (ki yeni bulgular elde edildikçe bu artacaktır) kanıtlanmış, Anadolu’dan!
Nasıl gittiler?
Bir bölümü fethedilen yerlerde Türk nüfus olması için gönderildi. Bir bölümü ki çoğunluğu Osmanlı hanedanı tarafından Türklüğe sahip çıktıkları için sürüldü. Yani dönenler ne “Mübadildir” ne de “Muhacir”! Özbeöz Türk’tür Türk…
Günümüzde ortaya çıkmayan bu gerçekler Türk ve Türklüğün yok edilmesi için emperyalizm ve Siyonizm tarafından dinci/etnik bölücü terör örgütleri ile nüfus yapımızı değiştirmeye yönelik sığınmacı işgali sağlanmaya çalışılmaktadır. Bu Asya ülkeleri ve Ortadoğu ülkeleri için yok edilme tehlikesinin adıdır.
Milliyetçiliği ayaklar altına almayı kimse başaramayacaktır. Özellikle Türk Milliyetçiliği’ni kimse dünya yüzünden silemeyecektir. Milliyetçilik derken MHP ya da BBP gibi partilerin milliyetçiliği ile karıştırmamak ana koşuldur. Sözünü ettiğimiz milliyetçilik; Atatürk Milliyetçiliği’dir.
Bizim Milliyetçiliğimiz ulusunu yüceltmektir. Bizim Milliyetçiliğimiz ABD -İsrail-İngiltere-AB ne kadarına izin verirse o kadar milliyetçilik hiç değildir. Bizim Milliyetçiliğimiz, aynı karavanadan yemek yemektir. Aynı dilde birleşmektir. Aynı ülküde kenetlenmektir. Asker ocağında siper kazmak, ölümüne nöbette olmaktır. Sınırları namustan üstün tutmaktır. Türk subayını “yabancılar istedi” diye kumpasla tutsak etmemek, hapislerde öldürmemektir.
Dönenler mübadil de değildir, muhacir de! Türk oğlu Türk’tür.
Şimşektir, kasırgadır. Güne güneş, geceye aydır. Atatürk’tür.
Arabistan çöllerinde şehit ettirilen 100 bin candır. Çanakkale’de ‘kefensiz’ yatanlardır. Sakarya’da şehit olan binlerce subaydır. Nene Hatun’dur. Gördesli Mahmure Kadın’dır. Kara Fatma’dır. Oğlunu cephaneyi örtmek için ölüme sunan Türk kadınıdır.
Elhamdülillah Türk’üm…