Canan Ekinci Yılmaz
Yerel seçimlere çok az bir zaman kalmışken adaylar heyecan içinde kendilerini ve projelerini anlatma derdindeler. Halkta ise aynı heyecanı görmek zor. O yüzden bu yazı biraz ‘gel-git’li, biraz ‘amalı çımalı’ bir yazı olacak.
Malum; insanlar ne öylesine ne de böylesine inanıyor. Hiçbirine inanmıyor, çünkü hiçbirine güvenmiyor. Güvenmiyor çünkü kerelerce hayal kırıklığına uğradı ve yine uğrayacağını düşünüyor.
Büyük çoğunluk kendini bir partiye ait hissetmiyor. İnsanlar adaletsizlik ve hukuksuzluk içinde yaşamaktan yorgun. İnsanlarda eski coşku ve heves yok. İnsanlar seçim değil geçim derdinde. İnsanların seçimi kazananın geçim derdine derman olacağına inancı yok. İnsanlar, ‘aday dediğin seçilene kadar konuşur, seçilince unutur’ diyor.
Şu anda belediye başkanı olup partisi tarafından yeniden aday gösterilenler sanki yıllardır belediyeye hükmetmiyormuş gibi koştur koştur yeni icraat peşinde.
Diğerleri ise daha iyisini biz yaparız deme derdinde.
Bursa’nın Birkaç Adayı
İYİ Parti Bursa Büyükşehir Belediye Başkan adayı Selçuk Türkoğlu, “Dip dalga olarak geliyoruz, anket sonuçlarını alt üst edeceğiz!” diyor.
Yeniden Refah Partisi Bursa Büyükşehir Belediye Başkan adayı Sedat Yalçın yola, ‘Ahlaklı Belediyecilik’ sloganı ile çıkıyor.
Cumhuriyet Halk Partisi Bursa Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mustafa Bozbey, hangi siyasi görüşten olursa olsun halkın sosyal belediyecilik için Bozbey İttifakı’nda buluştuğunu söylüyor ve şimdi de Buralıları gülümseteceğiz diyor.
Ak Parti Bursa Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan mevcut başkan Alinur Aktaş “16 bin sosyal konut inşa ediyoruz, vatandaşlarımızı ev sahibi yapıyoruz.” diyor.
İlçelerde de durum farklı değil…
93’ten bu yana yaşadığım Nilüfer, bir memleketim Karacabey, bir diğer memleketim Mudanya, Osmangazi, Yıldırım, Gemlik, İznik ve diğer ilçeler de tüm ülke gibi hummalı bir dönemde.
Ramazana denk gelen bu dönemde adaylar, iftar ve sahur davetlerinde kendilerini anlatmaya çalışıyor. Yani bu aralar büyük katılımlı iftarlar düzenlemek, aniden(!) gidilen evlerde ya da yurtlarda çoğunlukla yerde(!) hazırlanan sofralarda oruç açmak ve sahurda menemen(!) pişirmek pek bir “trend”…
Yaz günü menemeni anlarım da; domatesin kilosu şu kadar, biberin kilosu bu kadarken kış günü menemen pişirmek de ne? Tencereyi koydukları ocak da yanmıyor üstelik… Doğalgaz kesik ihtimal…
Vaat vermek kolay
Size adayların vaatlerini tek tek anlatamam. Üç aşağı beş yukarı hepsi aynı şeyi konuşuyor.
Mesela, muhalefet adayları iktidar belediyelerinden daha iyi çalışacakları üzerine; iktidar adayları da kendilerine muhalefet ederek kendilerinden daha iyi çalışacakları üzerine konuşuyor.
Her bölgenin hizmet önceliği farklı. Kimi belediyeler ilçede okuma-yazma oranını yukarı çekmeye çalışıyor, kiminde ise vatandaş resim sergisi açacak galeri bulmakta zorlandığı için hayıflanıyor. Düzensiz göçmenler ve mülteciler ise her kentin, daha doğrusu ülkenin en birinci sorunu. Bu konuda kimsenin ağzını bıçak açmıyor.
Nisan Balığı
1 Nisan günü pek çok kişi Nisan Balığı ile karşılaşacak. Balık kimine av, kimine avcı olurken, kimi de Nisan Balığı’nın kendisi olacak.
Kimi oltasına takılan ‘Nisan Balığı’nı pişirip afiyetle yutacak, kimisi de zokayı kendisi yutup ‘Nisan Balığı’nın akşam öğünü olacak. Kiminin yüzü gülerken, kiminin yüzü yerlere düşecek.
Olsun, varsın düşsün. Seçimlerde aslolan halkın yüzünün gülmesidir.
Hoş, yıllardır bırakın anamızı, yedi ceddimizi ağlatan bir düzen içinde yaşayıp gidiyoruz. Daha ne kadar ağlatabilirler, daha ne kadar kötü olabilir diyoruz, onu da başarıyorlar. Biz yine de bu kahpe düzene inat gülümsemeye devam ediyoruz.
Ernesto Che Guevara’nın dediği gibi:
“Gülmek devrimci bir eylemdir. Dik dur ve gülümse. Bırak neden güldüğünü merak etsinler.”
Vatanla cüzdan arasında bir yerde
Bir kısım insanın keyfi yerinde, paraya para demiyor.
Bir kısım fakirleşmiş, elindeki üç kuruşla ay sonunu değil, haftayı nasıl çıkartacağını hesap ediyor.
Bir kısım ise “cafelerde kahve içebiliyor duruma yükselmiş olmaktan” memnun yaşıyor.
Anlıyoruz ki onların dolapları yardımlarla doluyor, ceplerine birkaç kuruş konuyor, insanlar üretmeden gelir sahibi olmaya fena alışmış ve “parayı veren düdüğü çalar” mantığı ile hareket ediyor.
Seçim ve geçim dedim ya yazının başında; kiminin derdi vatan, kiminin derdi cüzdan.
Ne diyelim…
Biliyoruz ki bunlar hep uzun soluklu bir politikanın “başarılı” sonuçları…
****
Derdi vatan, vicdan, ahlâk, hak, hukuk, adalet, hizmet olan; komplekssiz, eski kalıpları kırabilmiş, “protokol şeylerine” takılmayan, yola yeni bir anlayışla çıkmışlara ve yeni bir anlayış talep edenlere selam olsun…
1 Nisan’da, yani doğum günümde pastayı üfleyene kadar hoşça kalınız.
Nisan Balığı nedir?
1564 yılında Fransa kralı IX. Charles, yılbaşını 1 Nisan’dan 1 Ocak’a aldırır. Bu arada 1 Nisan’ı sene başı olarak kabul etmeye devam edenlerle alay etmek amacı ile yapılan şakalar, bir süre sonra gelenek haline gelir. 1 Nisan’ı yılbaşı kabul edenlere ise “Nisan Balığı” adı verilir.