Mustafa Arı
Dinimizi bilmek her şeyden önce gelir. Eğer din, gerektiği gibi bilinmezse; insan, yanlış işler yapar, sevap kazanacağım derken günaha girer. Dini bilmeyenin dünyası da ahireti de mahvolur.
Hatırlatmak isterim ki: Dilimizi fena sözlerden koruyalım. Küfrü mucip sözler insanı dinden çıkarır.
Allah’a hitaben;
“Allah’ım bizi de gör artık. Burası Allah’ın unuttuğu yer. Allah yazdı ise bozsun. Allah gelse bile seni elimden alamaz. Allah özenmiş de yaratmış. (Özenmek acizliktir. Allah aciz değildir. Ol der olur.) Allah bizi unuttu. (Unutmak fanilerin işidir.) Yukarıda Allah var demek. (Allah mekandan münezzehtir.)…
Dini bir hükümle alay etmek, namaz, oruç gibi, hükmü Kur’an ve Sünnetle sabit bir olan bir ibadet ile alay etmek, espri konusu yapmak, kesin haram olan şeyleri hafife almak.
Kaderle ilgili tehlikeli sözler;
“Kader utansın. Böyle kadere lânet olsun. Kadersizim. Kaderi kötüymüş. Kaderin oyunu. Kaderim kader değilmiş. Alnına kara yazı yazılmış. Adaletin bu mu dünya…”
İnsanların birbirine sarf ettiği tehlikeli sözler;
“Seninle cennete bile girmem. Cehenneme kadar yolun var. Allah belanı versin. Allah’ın cezası. Fala inanma falsız kalma…” (Fala bakmak, baktırmak haramdır, çünkü gaybı (geleceği) Allah’tan başka kimse bilmez.
Şarkılarımıza-Türkülerimize girmiş olan tehlikeli sözler;
“Bir sana taptım bir de Tanrıya. Tanrım madem unutacaktın beni neden yarattın. Kuluna kul oldum. Alıştım kaderin zulmüne artık. Sensiz cennet bile sürgündür bana….”
Bu sözlerin birçoğu imanı alır götürür. Tövbe etmeyi ve imanı yenilemeyi gerektirir. İmana aykırı sözlerle dilini ve kalbini kirletmemelidir.
Bilmeden söylemek de büyük günahtır. İslam’da cehalet – bilmemek özür değildir. Müminlerin şiarı; hayra anahtar, şerre kilit olmaktır. Yani Allah yolunda, hakkın ve hayrın yücelmesi için çalışmak kadar, şeytani ve nefsani çirkinliklere dur demek, şer ve batıla mani olmak da imanın bir gereğidir.