Karaca: “Son günlerde yapılan çiftçi eylemlerine Ziraat Odaları veya birliklerin hiçbir katkısı yoktur. Saat 21.00’de bir mesaj çekmişler, bir tek yazılı pankartı bile (herhalde korkudan) çiftçiye çok görmüşlerdir. Eylemler mahsulü tarlada kalan, perişan olan çiftçilerin isyanı ile spontane gelişmiştir. Mevcut ziraat odaları başkan ve yönetimleri, başta TZOB Başkanı Şemsi Bayraktar olmak üzere derhal ve acilen istifa etmelidir.”
Karacabey Ziraat Odası eski Başkanı Nuri Karaca, başta Türkiye Ziraat Odaları (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar olmak üzere, mevcut ziraat odalarının başkan ve yönetimlerinin derhal ve acilen istifa etmeleri gerektiğini söyledi. Karaca, “Ziraat Odaları ve tarım birlikleri gibi bu örgütler son yıllarda çiftçiyi yalnız ve sahipsiz bırakmıştır. Bölge çiftçileri ile toplantılar yapıp görüş alışverişinde bulunmamakta, şatafatlı binalarında, yazın serin kışın sıcak makamlarında, hakk-ı huzur adı altında büyük maaşlar alarak günlerini gün etmektedirler.” dedi.
Tarım ve hayvancılığın can çekiştiğini, meslek odalarından birliklere, siyasetçilerden bakanlıklara kadar ilgili ve yetkili kesimlerin üreticiyi yalnız bırakarak bu çöküşü hızlandırdığını ileri süren Karacabey’in tarımda duayen ismi ve Karacabey Ziraat Odası eski Başkanı Nuri Karaca, “100 yıllıkCumhuriyetimizin en kötü dönemini yaşayan ve perişan olan çiftçilerimize sahip çıkmayan meslek odaları, birlikler, bakanlıklar ve tüm siyasetçiler çöküşün hızlanmasına neden olmuş ve neticede tarım ve hayvancılığın bitmesini başarmışlardır.” ifadesini kullandı.
Konuyla ilgili dikkat çeken bir açıklama yapan Karaca, şunları kaydetti: “Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan belliydi. 20 yıldır çiftçi aleyhine uygulanan tarım politikaları tarım ve hayvancılığı maalesef bitirmiştir. Daha doğrusu ülkemizde 20 yıldır tarım “saldım çayıra mevlam kayıra” anlayışı ile kaderine terk edilmiştir. Türk tarımına büyük zarar veren vahşi ithalatın yanında, tarım ürünlerinin ihracatında uygulanan yasaklamalar ve kısıtlamalar da çok büyük zarara yol açmıştır. Tarlada kalan ürünlerde bile ihracat kısıtlaması yapılması ne anlama gelmektedir? Bugün endüstri domatesinde yaşanan facianın en önemli nedenlerinden biri salça ihracatının kısıtlanmasıdır. Aynı uygulama soğan, zeytinyağı, karpuz gibi birçok üründe yapılmıştır.
Tüm dünya ülkeleri tarım ve hayvancılık ürünleri ihracatında büyük teşvikler uygularken, bizde yapılan kısıtlamalar ne maksatla yapılmıştır? Diğer ülkeler bu işleri ticaret müsteşarlığı tarafından, bütün ülkelerde bulunan ticaret ateşeleri vasıtasıyla konjonktüre uygun olarak yaparken, biz tek görevi üretimi artırmak olan Tarım Bakanlığı tarafından yapmaktayız.
Üretim planlaması adına Bakanlık tarafından hiç bir çalışma yapılmamaktadır. 2010 yılında uygulamaya geçeceği söylenen havza sistemi politik nedenlerle askıya alınmıştır. Su sıkıntısı olan bölgelerde en çok su tüketen ürünler üretilmekte, bu da maliyeti yükselttiği gibi ürün arzını da arttırmaktadır. Ürün arzı arttığında o bölgenin çiftçisi kendini yaktığı gibi diğer bölgelerdeki çiftçilere de (ihracat da yasak olduğu için) büyük zarar vermektedirler.
Son yıllarda atanan tarım bakanları sektör dışından gelmiş, bu işle uzaktan yakından ilgisi olmayan (ilahiyatçı, genel cerrah, boya fabrikası müdürü) kişilerdir. Tarım ve hayvancılık dünyada “Dev Sektör” olarak adlandırılan çok teknik ve stratejik bir sektördür. Hal böyle olunca bakanlıklara yol gösterecek olan, uygulamadan gelen meslek odaları ve birliklere büyük görevler düşmektedir.
Ziraat odaları ve tarım birliklerinin temel görevi çiftçinin sorunlarını ve rasyonel çözüm yollarını gerek istişare, gerekse baskı ile yetkililere bildirmek ve netice almaktır. Çiftçi bu konuları kendisi halledemez, çünkü 24 saat tarlada ve damda çalışmaktadır. Onlar da seçimle yetki verdikleri sivil toplum örgütlerinden bunu beklemektedir. Son yıllarda bu örgütler çiftçiyi yalnız ve sahipsiz bırakmıştır. Bölge çiftçileri ile toplantılar yapıp görüş alışverişinde bulunmamakta, şatafatlı binalarında, yazın serin kışın sıcak makamlarında, hakk-ı huzur adı altında büyük maaşlar alıp, günlerini gün etmektedirler.
Son günlerde yapılan çiftçi eylemlerine hiç bir katkıda bulunmamışlardır. Saat 21.00’de bir mesaj çekmişler, bir tek yazılı pankartı bile (herhalde korkudan) çiftçiye çok görmüşlerdir. Eylemler mahsulü tarlada kalan, perişan olan çiftçilerin isyanı ile spontane gelişmiştir. Mevcut ziraat odaları başkan ve yönetimleri, başta Şemsi Bayraktar olmak üzere derhal ve acilen istifa etmelidir.
Bazı birlik başkanları da muhalefet yapar gibi görünüp, şov yaparak bir yerlere seçildikten sonra kendi şahsi işlerini halletmişler ve süt dökmüş kedi gibi bir kenara çekilip sus pus olmuşlardır.
Tarıma dayalı sanayicilerimiz de aklını başına toplamalı, çiftçinin malını değerlendirmelidir. Tarımın ve bağlı olduğu sanayinin sürdürülebilir olması lazımdır, bu işin önümüzdeki senesi olduğu unutulmamalıdır.
Çalışma barışını bozmayın, çiftçinin sanayiciye, sanayicinin çiftçiye ihtiyacı vardır. Çiftçi ile sanayici etle tırnak gibi olmalıdır. İki taraf da bu işi hobi veya spor olarak yapmamaktadır. Kazan – kazan kavramı devreye girmeli, bu sene bu işten iki taraf da kazançlı çıkmalıdır. Sanayiciye derhal ihracat teşviği verilmeli ve bu katma değeri en yüksek milli servet heba edilmemelidir.
Çiftçilerimize ise tavsiyem, oda ve birlik seçimlerinde aklıselim hareket ederek, ahbap çavuş ilişkilerini bir tarafa bırakarak uygulamadan gelen, genç, donanımlı, dürüst, özveri sahibi kişilere görev vermeleridir.”