Ahmet Aygün Ata
Muştular olsun!
“Bizim belediye mi?” sorusuna mazhar olan(!)
Karacabey’imizin Devlet-i Âlisi yanına Bursa’nın Devlet-i Âlisini alıp galebe çaldı!
Ol günün anlamına DATTİRİ DATTİRİ DAAAT DAT deyü arz-ı endam eylediler, Karacabey’in caddelerinde!
“Onların belediyesi” geldi, Karacabey’in TAHIL AMBARI bayır köylerimizden Hürriyet köyümüzün tarlalarını yerle bir etti.
“Onların belediyesi” Türk tarımını emperyal kapitalizme teslim edip, Bursa’da ‘alternatif tarım’ kandırmacası adı altında aronya ekiyor. Karacabey’de üç domates, beş soğan, iki elde iki karpuz hasat muştuları veriyor.
Eh Araplaşmış kitleler bunları büyümenin “alamet-i farikası” sayıyor.
Anlamını bilmedikleri, karşılığını bilmedikleriduaları yağmur gibi Devlet-i Âliler üzerine yağdırıyor.
Namaz dinin temelidir bidatına sığınan kitleler, ne hikmetse Ma’un Suresi’nin anlamını bilmiyor.
Ol kitleler; “İslam” sözcüğünün Türkçesi’nin ‘temiz ahlâk’ olduğunu bilmediği için bir kerimenin “yolsuzluklar için hesap sorulmaz, devleti yönetenlerden” demesini görmüyor, bilmiyor, duymuyor. Kör, sağır ve dilsizi oynuyor.
***********
Ülkenin birinde kral yardımcısına;
“Adım atma vergisi koyun” der.
Yardımcı itiraz etse de vergi konur. Kral yardımcısına;
“Git tebdil-i kıyafet eyle halk ne demektedir?” deyince yardımcı halkın arasına girer. Halkı sinkaflı küfürler etmektedir. Krala söyler. Kral gülerek yeni yeni vergiler üretir.
Açık Alanda Gülme Vergisi, Kapalı Alanda Ağlama Vergisi, Tuvalet Vergisi, o vergi, bu vergi…
Her vergi koyuşunda yardımcısını gönderir halkın arasına. Tepki hep aynıdır. Sinkaflı küfürler!
Son koyduğu vergi sonrası yardımcı panikle saraya koşar:
“Kral Hazretleri, anlamadım ama kimse küfür etmiyor. Kimileri elinde saz, keman, darbuka çalıyor. Kimileri şarkı söylüyor.”
Kral tahtından fırlar; “Çabbuuuuk vergileri kaldırın” der.
***********
Bu yazı ki; şöyle bitmekte…!
DATTİRİ DATTİRİ DAAAT DAT DAAAAAAAT!