Saadet Partisi Karacabey İlçe Başkanı Zeynel Abidin Koçak, haftanın öne çıkan gündemleriyle ilgili dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Yaptığı basın açıklamasına Genel Başkan Temel Karamollaoğlu’nun Cumhurbaşkanı Erdoğan’a gerçekleştirdiği ziyarete ilişkin açıklamalarda bulunarak başladı. Bu görüşmenin çok verimli ve faydalı geçtiğini belirten Koçak, “Üzerinde çok spekülasyonlar yapıldı. Ama Genel Başkanımız Sayın Cumhurbaşkanı’na endişelerimizi dile getirmeyi, Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı problemleri en azından Genel Başkanımız direk olarak kendi ağzından iletti.” dedi.
Türkiye’nin bugün çok büyük badirelerle karşı karşıya bulunduğunu söyleyen Koçak, açıklamasına şöyle devam etti: “Bu sorunların çözümü için önümüzde tek bir yol vardır; o da diyalog ve müzakeredir. Kararı verecek olan, icraatı yapacak olan iktidardır. Yetkili mevkilerde bulunanlardır. Ancak kararın isabetli olabilmesi, istişarenin genişliğine ve mahiyetine bağlıdır. Biz her zaman istişareden hayır çıkacağına inanıyoruz. Bunun için de biz derdimizi anlatacağız. Bu konuları gerek burada olduğu gibi basın toplantılarında gündeme getireceğiz, gerekiyorsa da ilgili şahısları bu konuda Türkiye’de sözü dinlenmesi muhtemel olan kişileri ziyaret edeceğiz. Böylece Türkiye’nin problemlerinin rahat bir şekilde nasıl çözüleceği konusunda fikirler oluşturacağız. Bunun doğru bir yol olduğunu ifade etmek istiyorum.”
Dış politikada Türkiye’nin önündeki en büyük konunun Suriye meselesi olduğunun altını çizen Koçak, “Tekrar tekrar dile getirdik; ABD ile bu bölgede huzuru sağlayacak bir mutabakat ortaya koymak mümkün değildir. ABD ile huzur, barış herhangi bir masada konuşulamaz. Çünkü Amerika Birleşik Devletleri’nin bir amacı vardır; kendi arzusunu ve isteklerini yerine getirmek. ‘Benim gücüm var, her istediğimi yaparım. Karşıma çıkarsanız da sizi ezmeye, yok etmeye gayret ederim.’ Başka bir politikası yok Amerika’nın. Son zamanlarda ise bunun çok ciddi bir hüviyete büründüğünü hep birlikte müşahede ediyoruz. ABD’nin özellikle son zamanlarda Çin’i gündeminin başına alarak yürütmeye çalıştığı politikalar ‘dünyada tek söz sahibi benim’ algısını oluşturmak istemesidir.” dedi.
Ortadoğu’da başka bir proje olduğuna dikkat çeken Koçak, “Bu projenin ne olduğunu Amerika’da zamanın dışişleri bakanı, ‘Ortadoğu yeniden şekillenecek, 22 ülkenin sınırları değişecek.’ demişti. Büyük Ortadoğu Projesi’nin adı Büyük İsrail Projesi’dir. BOP’u ortaya koyan ABD’dir ama ABD’de esas gücü elinde bulunduran Pentagon’dur. Bu projenin haritalarının ortaya çıkmasından bu yana 25 yıl geçti. Herkes kanıksadı ama bu projenin nerden çıktığını kimse düşünmüyor. Biz her zaman dikkat çekiyoruz, yine dikkat çekiyoruz; 1897’de 1’inci Siyonist Kongresi’ni kimse hatırlamazsa bu noktaya nasıl geldiğini bilemeyiz. 1917 Balfour Deklarasyonu harp bitmeden önce İngilizlerin Filistin’de bir Yahudi devletinin kurulmasına destek vereceğini hatırlamazsak bu problemin nasıl doğduğunu, bu noktaya nasıl geldiğini anlayamayız. 1948’de dünyada emsali görülmeyen, topraklarında sadece 10-15 bin Yahudi’nin yaşadığı Filistin’de bir İsrail devletinin kurulmasına BM’nin nasıl karar verdiğini hatırlamazsak bu meselenin ne olduğunu anlayamayız.” diyerek uyarılarda bulundu.
Ortadoğu’daki problemin çözümü için ABD’nin masanın dışında bırakılması gerektiğine vurgu yapan Koçak, “Bundan sonra kolay mı, orası da biraz şüpheli. Çünkü Suriye’de yeni bir devletin kurulması için orada neredeyse altyapının tamamı hazırlandı. Bu noktada da maalesef ki son zamanlarda bizim dış politikada yaptığımız en büyük gaftır Suriye meselesi. Suriye’nin bu hale gelmesinde oynadığımız rolden dolayı. Bunu da unutmayalım. Masada problemleri çözmeye baştan razı olsaydık. Suriye’de belki bugün yaşananlar olmazdı. Onun için ısrarla söylüyoruz; domuzdan post Amerika’dan dost olmaz.” dedi.
Suriye’de çözümün bugün artık kolay olmadığını ifade eden Koçak, “Suriye kan gölüne dönmüş, milyonlarca insan memleketini terk etmiş. Bir iç savaş çıkmış. 8 yıldır birbirleriyle harp ediyorlar. Bunun neticesinde orda barışı tesis etmek için çok başarılı ve kararlı adımlara ihtiyaç var. Bundan dolayı da Çankaya Zirvesi’ni, Astana görüşmelerinin bir devamı mahiyetinde olan Çankaya Zirvesi’ni çok önemsediğimizi, burada alınan kararları da desteklediğimizi, arkasında olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Bu kararlar ümit ediyoruz ki başarı ile yürütülür. Ama Amerika Birleşik Devletleri burnunu sokmaya devam ederse bu neticeleri almanın o kadar da kolay olacağını zannetmiyoruz. Alınan kararların içerisinde şu olmasın dediğimiz neredeyse hiçbir şey yok. Ama en önemlisi Suriye’nin egemenliği, birliği ve toprak bütünlüğünün teminat altına alınması bir karara bağlandı. Bunu çok önemsiyoruz.” dedi.
Geçtiğimiz gün açıklanan işsizlik rakamlarına da değinen Koçak şöyle devam etti: “TÜİK işsizlik rakamlarını açıkladı. Rakamlar hem düşündürücü hem de can sıkıcı. Ülkemizin ekonomik olarak içine girdiği çıkmazın en net göstergesi. 2019 yılı Haziran döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 938 bin kişi artarak 4 milyon 253 bin kişi oldu. Haziran 2018 yüzde 10,2, 2019 yüzde 13,0 oldu. İşsiz sayısı 2018‘de 3 milyon 315 bin, 2019’da ise 4 milyon 253 bine çıktı. Geçen yıla göre işsiz sayısında yüzde 29 artış gerçekleşti. AK Parti iktidara geldiğinde 267 bin olan üniversite mezunu işsiz sayısı bugün 1 milyonu buldu. Burada dikkat çekmek istediğimiz bir husus daha var. TÜİK rakamlarında işsizlik böyle çıkıyor, fakat durum gerçekten böyle mi merak ediyoruz? İŞ-KUR’da kayıtlı olan işsiz sayısı 4 milyon 418 bin fakat TÜİK’te bu rakamlar daha düşük. Bilinmeli ki işsizlik rakamları ile oynayarak işsizlik problemi çözülmez. Milletin cebi ve canı yanıyor, yönetimin bunu görmesi, anlaması icap eder.”
“Yönetim ekonomide sıkıştıkça adeta ne yapacağını bilmez bir tavır sergiliyor” diyen Koçak, “Atılan adımlar çok açık bir şekilde ciddi bir ekonomi programı olmadığını gösteriyor. İşte bunun son örneği Borçlanma Genel Müdürlüğü’nün kurulmasıdır. Resmî Gazete’de ilan edilen bu kurum 110 tane de personel istihdam edecekmiş. Bu karar gösteriyor ki borçlanma temel bir ekonomi politikası haline geldi. Üretim Genel Müdürlüğü’nün kurulması gereken bir ülkede Borçlanma Genel Müdürlüğü kuruluyorsa vay halimize! Çok açık bir şekilde söylemek istiyoruz, bu müdürlük modern bir Düyûn-ı Umumi’ye idaresidir. Neydi Düyûn-ı Umumi’ye? Osmanlı borç almış, borcu ödemek için yine borç almış, o borcu ödeyememiş, bunun akabinde bu kurum kurulmuş. İktidarda bulunanların tarihe olan ilgi ve merakını hepimiz biliyoruz. Fakat ne hikmetse tarihin başarılarını değil de hep yanlış kararlarını örnek aldıklarını görüyoruz.” dedi.
“Borçlanarak, vergilerle bu ekonomi düzelmez” diyen Koçak, açıklamasına şöyle devam etti: “İsrafa alışan aile de, şirket de batmaya mahkûmdur aynı devletler gibi. Siz sırf itibar kazanmak için güç yetiremeyeceğiniz kıyafetler giyerseniz paçayı kurtaramazsınız, bir de yolsuzluğa bulaşırsınız, ben bu parayı nereden bulacağım diye. Bunun son örneği Cumhurbaşkanlığı için sipariş verildiği iddia edilen makam araçlarıdır. Mercedes marka 4 araç için 80 milyon lira gibi bir meblağ ödeneceği iddia edilmektedir. Milletimiz işsizlikten bunalmışken, evine götüreceği sebzenin meyvenin hesabını yaparken bu arabaların alınması israftır.”
HDP önünde oturma eylemi yapan annelere de değinen Koçak, basın açıklamasını şu sözlerle bitirdi: “Çocuklarını kaybetmiş, nerede olduklarını bilmeyen anneler var. Bunlardan bir kısmı Diyarbakır’da HDP binasının önünde dağa kaçırılan çocuklarının iadesini istiyor. Hakikaten bu annelerin acısını hissetmemek elde değil. Evladını kaybetmiş, nerede olduğunu bilmiyor… Fakat iş sadece burada bitmiyor ki, Cumartesi Anneleri, derdine derman arayan başka anneler ve aileler de var ne yazık ki. Biz bunların hepsini muhatap almaya mecburuz. Bu sebeple; Diyarbakır annelerini, harp okulu öğrencilerinin annelerini, Cumartesi Anneleri’ni, Yasin Börü’nün annesini, Berkin Elvan’ın annesini, Rabia Naz’ın annesini, Oğuz Arda Sel’in annesinin acısını paylaştığımızı ifade etmek istiyorum. Çok açık bir şekilde söylemek istiyorum ki; dünya görüşleri, inançları, hayata bakış açıları ne olursa olsun bütün annelerin evlat acısı bizim de acımızdır. Onların mücadelesi bizim de mücadelemizdir. Kimse annelerin acısı üzerinden siyasi rant devşirmeye kalkışmasın. Evlat acısı çeken annelerin yüreğine bir de istismar acısı ekmesin.”