Ahmet Aygün Ata
Başta AK Parti ve DEM olmak üzere, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Ulusu ile sorunu olan partiler anayasa değişikliği konusunda birleşti. Aynı şeyleri yine başta CHP, Saadet Partisi, Yeniden Refah Partisi, İyi Parti, Deva Partisi, Gelecek Partisi olmak üzere, AK Parti’nin anayasa değişikliğine gizli ve açık olarak destek vermektedir.
Tam bir devlet kimliği kazanmadan, savaş koşulları altında savaşı disipline etmek, tüm farklılıkları ortadan kaldırmak ve bir olmak için oluşturulan anayasayı demokratik saymak akıl sağlığının olmaması ile açıklayamayız.
Böyle bir anayasa değişikliğini başta en büyük sömürgeci ABD ve İsrail ile birlikte AB üyesi ülkeler istemektedir. Bu Siyonist ve sömürgeci güçlerin tek amacı Türkiye Cumhuriyeti’ni eyaletlere bölerek güçsüz uydu devletler yaratmaktır. Bölgeyi istikrarsızlaşmak, bölge ülkelerdeki yeraltı ve yerüstü varlıklarına el koymak, bölgede ulusal hareketlere engel olmak saydığımız 3 sömürgeci devletin ve AB’nin 100 yıllık tasarısıdır.
Yeni Türkiye söylemini AK Parti’nin programına, Akşener’in önce diline CIA, bununla yetinmemiş Fetö terör örgütünün başına da böyle bir kitap yazdırmıştı. Her ne kadar Fetö ile Ak Parti’nin arası bozulsa da Yeni Türkiye söylemi hâlâ iktidar partisinin dilidir.
Peki 1921 Anayasası’nı ilk öneren kimdir? Neden önermiştir?
1921 Anayasası’nı öneren teröristbaşı, bebek katili Abdullah Öcalan’dır. Bu konuda kitap yazmıştır. O günün koşullarında yazılmış anayasanın yerel yönetimler bölümlerinden İkinci İsrail yani Kürdistan kurma peşindedir.
Aynı gerekçeler AB’nin yerel yönetimler tasarısının maddelerinde de vardır. Ve Ak Parti iktidarları bunu Büyükşehir Yasası ile uygulamaya koymuştur. Onun içindir ki; PKK destekçisi partilerin seçim yoluyla kazandığı belediyelere devlet kayyum atamaktadır.
Bu belediyeler Ak Parti’nin büyük suçunun olduğu Hendek Savaşları’nda PKK’lı teröristlere sağlık, ulaşım, mühimmat alanında yüklü tutarda maddi ve yüksek oranda manevi destek sağlamıştır.
Bölücü ortam oluşturacak anayasayı demokratik bulmak tam bir aldatmacadır. Hedef Türkiye Cumhuriyeti’ni bölmektir. Asli unsur Türk ulusunu Anayasa’dan çıkarmaktır. Nitekim böyle bir amaçları olduğunu ne AK Parti, ne DEM, ne CHP’nin büyük bölümü yadsımamaktadır. Anayasamızda yer alan 6 oku yeniden yorumlatmaya kalkışan CHP değil miydi? Demokrasi, Hukuk, Adalet adına bölücü faşist etnik partilerle bilmem ne UZLAŞISI yapan CHP değil miydi? Demokrasi adına anayasa değişikliği için DEM partiyle açık ve gizli görüşen AK Parti değil mi? Kuruluşunda Güneydoğu Anadolu ile ilgili çözüm yolu olarak AB’nin yerel yönetimler tasarısını ve o günün HDP ‘sinin tüzüğünü bire bir tüzüğüne alan İyi Parti değil midir? Ak Parti içindeyken ve sonrasında da 1921’e destek veren Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu değil miydi? Anayasa değişikliği ile rejim değişikliği bekleyen kimi liberal, sosyalist-komünist partiler ile dinci bölücü sapkın cemaat ve tarikatlar ve Saadet Partisi, HÜDA-PAR, Yeniden Refah Partisi değil mi?
Bölmekte, bölmek istemekte Meclis içi ve dışı tüm partiler birleşmiştir.
Başarabilirler mi?
Defalarca Türk ulusu tokat vurmasına karşın vazgeçmediler. Temcit pilavı gibi yuvalarından kafalarını çıkarıp “Anayasa Değişikliği” diye tıslıyorlar! Ama yine başaramayacaklar.
Gelin Sayın Sinan Meydan’ın Cumhuriyet Gazetesi’ndeki yazısının bir bölümünde yer alan 1921 Anayasası’nın o günün koşullarında neden kabul gördüğünü okuyalım;
……………………………………………………………….
“1921 Anayasası’nda;
Türk milleti tanımı yoktur. Dolayısıyla bir Türk vatandaşlığından da söz edilemez.
Laiklik yoktur. 7. Maddede; “Din işlerini yürütmenin TBMM’nin görevi olduğu” belirtilmiştir. (29 Ekim 1923’te yapılan değişiklikle 2. maddeye “Devletin resmi dini İslam’dır” ifadesi eklenmiştir.
Devletin rejimi açıkça belirtilmemiştir. 1. maddede “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” denilmekle yetinilmiştir. (29 Ekim 1923’te yapılan değişiklikle 1. maddeye “Türkiye Devleti’nin hükümet şekli cumhuriyettir” ifadesi eklenmiştir.)
Devlet başkanı yoktur.
Atatürk ilkeleri yoktur. (Atatürk ilkeleri 1937’de anayasaya girecektir.)
Devletin başkenti Ankara değildir.
Devletin resmi dili yoktur. (29 Ekim 1923’te yapılan değişiklikle 2. maddeye “Türkiye Devleti’nin resmi dili Türkçedir” ifadesi eklenmiştir.)
Güçler ayrılığı yoktur.
Yargı organları yoktur.
Temel hak ve özgürlükler yoktur.
Kadınların siyasal hakları yoktur.
Üniter bütünlük, ulus devlet yoktur: Çünkü 11. maddede “yerel özerlik” vurgusu vardır.”