Hakka ve halka karşı vazifelerimiz vardır.
Müminin gayesi Allah’tır; Allah’ın rızasıdır. Allah’ın rızası ancak razı olduğu yol ile razı olduğu zat ile razı olduğu amellerle elde edilir. Razı olduğu yol sıratı mustakimdir. Razı olduğu zat örnek aldığımız Hz. Muhammed’dir.
Allah’ın razı olduğu amel ihlaslı ameldir. Peygamberimizin sünnetine uygun olan ameldir. Amellerin efdali az da olsa devamlı olanıdır. Razı olduğu prensipler ise Kur’an-ı Kerim’dir. Gaye ulvi olursa, insan ulvileşir; gaye süfli olursa, insan da süflîleşir.
Allah’ın rızasını kazanan, her şeyi elde eder. Bu kişi, dünyada bazı şeyleri noksan olsa bile, ebedi cenneti elde eder.
Dünyevi hedefler; mal ve mülk zengini olarak rahat yaşama, evlenmek ve makam sahibi olmak gibi şeylerdir. Uhrevi hedefler ise kişinin, ailenin, toplumun İslam birliğinin kurulması, dünyaya İslam’ın hakim kılınması gibi şeylerdir. Sadece Allah’a ibadet etmekle vazifemiz bitmiyor, ahlaki vazifelerimizi de yapmamız gerekiyor.
Allah’tan sonra anne babamıza karşı vazifelerimiz vardır. Onlara güzel davranmak. Anne babamızın isteklerine ve öğütlerine uymak ve onları yerine getirmeye çalışmak. Güzel sözler söyleyerek gönüllerini almak. Onlara dua etmek. Onların hayır duasını almak.
Akrabalarımıza karşı vazifelerimiz ise; Akrabalık bağını (sıla-i rahim) yapmak. Onlara güzel davranmak, onlarla iyi geçinmek. Sevinç ve üzüntülerini paylaşmak. Zaman zaman ziyaret etmek ve onları evimizde ağırlamak. Maddi manevi destek olmak. İhtiyaç duyduklarında yardımlarına koşmak.
Komşularımıza karşı vazifelerimiz; Komşularımızla iyi geçinmek. Güzel davranışlarda bulunmak. Hastalandığında ziyaretine gitmek. Vefat ettiğinde cenazesinde bulunmak. Borç istediğinde borç vermek. Darda kaldığında yardımına koşmak. Bir nimete kavuştuğunda tebrik etmek. Başına bir kötülük geldiğinde teselli etmek. Evini, komşusunun görüş alanını (rüzgar, güneş, manzara) engelleyecek şekilde yapmamak. Evinde pişirdiğini imkanı ölçüsünde komşusuna ikram etmek. Komşusuna zarar verecek ya da rahatsız edecek davranışlardan kaçınmak. Sevinç ve üzüntülerini paylaşmak. Hediyeleşmek.
Topluma karşı sorumluluklarımız; İnsanların temel hak ve özgürlüklerine saygı duymak. İnsanların canı, malı ve iffeti dokunulmazdır. Bunlara zarar verici hareketlerden kaçınmak. İnsanlarla güzel geçinmek Huzursuzluğa sebep olacak tavırlardan kaçınmak. İnsanlarla yardımlaşmak. Muhtaçlara yardım etmek. İyiliği emredip kötülükten sakındırmak. İnsanların fikirlerine saygılı olmalıyız. Başkalarını rahatsız etmemeye çalışmalıyız.
Sonuç olarak, sorumluluk bilinciyle yaratılan insanın, başta Allah olmak üzere, kendisine, ailesine, komşularına ve topluma karşı sorumlulukları vardır. Topluma karşı sorumlulukların başında, Müslümanların birbirini sevmesi ve birbirlerinin haklarına saygı göstermesi gelmektedir. İslami terbiye ile yetişmiş insan, seven ve sevilen, merhamet eden, herkesle hoş geçinen ve kendisiyle hoş geçinilen; kendisiyle, ailesiyle, içinde yaşadığı toplumla, milletiyle ve bütün insanlıkla barışık olandır.
Bu vazifeleri layıkıyla yerine getirenlere ne mutlu!
İFRAT VE TEFRİT
İfrat ile tefrit zıt anlamlı kelimelerdir. İfrat, herhangi bir konuda çok ileri gitme, ölçüyü aşma, aşırı davranma manasına gelir. Tefrit ise herhangi bir konuda geri kalma, yeterli ölçüde olmama durumudur. Yani ifrat normalden fazla, tefrit de normalden az demektir.
İslamiyet her işte orta yolda olmayı emreder. Orta yol ise, ikisi arasında olmaktır. Bir hadisi şerifte: “Havf ve reca (korku ile ümit) arasında bulunan mümin, umduğuna kavuşur, korktuğundan emin olur.”
Dinimizde cimrilik tefrit, israf ise ifrattır. Cömertlik ise vasattır.
Kur’an-ı Kerim’de: “Harcarken ne israf, ne de cimrilik ederler; ikisi arasında bir yol tutarlar.” (Furkan süresi:67)
Tembellik tefrittir, acele ise ifrattır. Tembellik, şimdi yapılması gereken bir işi geciktirmek, daha sonraya bırakmak demektir.
Çok yemek ifrattır, gerekenden az yemek tefrittir. İhtiyaç kadar yemek vasattır. Hadisi şerifte: Çok yiyip içmek hastalıkların başıdır.
Dinimizde orta yol, kolaylık yolu, itidal yolu, güç yetirilebilecek yol emredilmiştir. Zorluk olmadığı gibi aşırılık da yoktur. “Allah kimseye gücünün üstünde sorumluluk yüklemez.” (Bakara, 286) ayetiyle açıkça ifade buyurmuştur.
Hz. Peygamber her konuda olduğu gibi, ibadetleri de zorlaştırma cihetine gidenleri şiddetle tenkit etmiş, “Kolaylaştırın, zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin” demiştir.
Davranış ve sözlerdeki aşırılıklar, taşkınlıklar insanlar arsındaki sevgiyi, dayanışmayı ve kaynaşmayı olumsuz etkilemektedir. Her işte ifrat ve tefritten uzak durmalı, vasatını tercih etmeli. Çünkü işlerin en hayırlısı orta olanıdır. İfrat ve tefrit kişinin yaşam dengesini bozabilir. Öyleyse İfrat ve tefritten kaçınarak orta yolu takip etmeliyiz. İfrat ile tefriti karıştırıyoruz ki; yaşadığımız sıkıntılar bu yüzden herhalde.
Allah bizleri ifrat ve tefritten uzak duran orta yolu takip eden kullarından eylesin.