Yılmaz Katran
Dostlarım;
Yaşayan insanlar neler görüyor, hele bu siyasete aitse. Bu günlerde Cumhuriyet’in ilanı ile 97 yıl evvel kurulan CHP’de de, zaman zaman idareciler arasında anlaşmazlıklar olmuş, partiden ayrılıp parti kurmuşlar ama hiç biri muvaffak olamamış ve tarihin sayfalarına gömülmüşlerdir.
70’li senelerde rahmetli Bülent Ecevit kongrede İsmet İnönü’ye karşı adaylığını koydu. Ecevit; 47 yıl CHP’de genel başkanlık yükünü taşımış, İstiklal Savaşı kahramanı İsmet İnönü’yü başkanlıktan indirerek başkan olmuş ve daha sonra da birçok kongrelerde adaylar çıkmış ve başkanlıklar değişmiştir. Hiç bir aday şu andaki gibi parti tüzüğünü hiçe sayarak, ‘illaki ben başkan olayım, olmazsa benim cumhurbaşkanlığı adaylığımı şimdiden açıklayın’ diyerek restleşmeye varacak bir durum yaratmamıştır.
Parti başkanı olmak için kişinin isteği veya arzusundan önce parti delegelerinin oyları gereklidir. Bu gerçeği hiç kimse, sıfatı ne olursa olsun değiştiremeyeceğini bilmelidir. Bunu da en iyi bilmesi gereken isim Sayın Muharrem İnce’dir. Siz başkanlığa aday oldunuz da engellendiniz mi veya adaylığınız yasaklandı mı? Evvelki kongrede tüzük gereği aday olabilmek için delegelerden yeterli oyu alamadınız ve seçime giremediniz, bu normal değil miydi?
Sayın İnce, siz 18-19 yaşından beri CHP’de afiş ve pankart asarak gönül verdiğiniz partide hak ettiğiniz yüksek mevkilere geldiniz. 4 dönem milletvekilliğine seçildiniz. Parti Sözcülüğü yaptınız. Siz istiyorsunuz diye değil, o vazifeleri layıkı ile yapacağınız görüldüğü için öne çıkarıldınız ve partiye gönül verenlerin gözdesi oldunuz. 80 milyon vatandaşın hayaline geldiğinde inanamayacağı bir görevi, partinin menfaatlerini öne çıkararak kendisinin olması gereken Cumhurbaşkanlığı’na sizi aday gösteren Sayın Kemal Kılıçdaroğlu vermiştir. Ona teşekkürünüz böyle olmamalıydı!.
Biraz siyaseti takip eden bizlerin gördüğünü sizin görmemeniz mümkün değil. Çıkışınızla partide esen rüzgarı iktidarın yöneticileri başta parti başkanları olmak üzere, yandaş basın ve televizyon kanalları sizin çıkardığınız rüzgarı fırtınaya çevirmeye çalıştılar. Sizi bu kadar sevdiklerine inanıyoruz.
Sayın İnce, siz başkanlık seçiminden sonra ‘bana parti içinde komplolar kuruluyor, bana karşı gruplar oluşturuluyor’ diyerek iki yıldır söyleniyorsunuz. Bizler sizi seçim sonrası üzüntülerinizi dinleyerek yorulduk. Siz daha da ileri giderek hiç bir şahsın 16-17 milyon seçmeni olan bir partiye dayatma ile istediğini yaptıramayacağını unuttunuz. Demokrasilerde bu çeşit istekler istek sahibini mahcup eder. Toplantınızda iki şişe ile bir örnek verdiniz; “Ben kimseye su taşımayacağım.”
Size caba bir vahiy mi geldi, sadece iktidar partisinin oylarını alacağım diye! Size bu desteği neden veriyorlar acaba? Onların oylarını bölesiniz diye mi? Şu anki seçim sisteminde % 1 oy kaybı ve yön değiştirmesinin bile çok değerli olduğunu siz bizlerden daha iyi biliyorsunuz. Siyaset sanatında sözler ve icraatlar biri birine denk olacak ki arkanıza aldığınız insanlarla hedefe varabilesiniz. Sizin şu anda düşünceniz; ‘benim istediklerimi parti mecburen kabul edecek ve ben bu partide olacağım’ anlayışıdır.
Bakın biz de çok yerinde söylenmiş güzel sözler vardır. Örneğin; “Çok naz aşık usandırır.” gibi… ‘Eğer siz istediklerim olmazsa ayrılır, parti kurarım’ veya ‘bin gün yurdu dolaşır yüz bin imza toplarım’ diyorsanız tatlı su kurnazlığı yapıp, partinin sizi ihraç etmesini bekleyip, mağdur edebiyatı ile partiyi vurmayı düşünüyorsanız tarih bunu da yazacaktır merak etmeyin. En kısa zamanda kararınızı verin. Ya istifa edip nasıl düşünüyorsanız onu yapın, ya da sesinizi kesip partiniz için bir nefer olun. Size her ikisinde de başarılar dileriz.
Son olarak şunu da hatırlatırım; bir yeni partinin ülkeye tanıtımı en az 5-6 yılda neticeye gider. O da şartlar müsait olursa! Yani lafla peynir gemisi yürümez. Partinin ayakta durabilmesi için iktidarı düşünen bir partinin çok büyük maddi durumu olması gerekir gerçeği göz ardı edilemez. Yılların parti yöneticisi Sayın İnce bunları unutuyor galiba. Çıkmayı düşündüğünüz yolun ülkeye getirisi ve götürüsünü sizin en derin şekilde, sakin ve detaylı düşüneceğinize inanıyorum. Maksat ülkeye hizmetse hayırlısı neyse o olsun. Bunca sene hizmet verdiğiniz partinizin menfaatleri sizin kendi egonuzdan öne çıkmalıdır diye düşünüyorum.
Ben hiçbir partiye üye değilim. Her seçimde konuşulan, vaat edilenleri yapabilecek partilere oy kullanan bir seçmenim. 1950 yılından beri siyasete yakınım ve kendimce iyi bir şekilde takip ederim. Yaşım şuan 83’tür. Bu yazıda da tecrübelerimle bir şeyler anlatmaya çalıştım. Esen kalınız.