Mustafa Arı
Adamın biri ağacın gölgesinde felsefe kitabı okuyor. Başını kaldırıp ağaca bakıyor.
— Keşke ağaç olsaydım, hiç düşünmeden yaşasaydım diyor. (Edebiyatımızda “intak” vardır. Buna cansız varlıkları konuşturma sanatı denir.)
Birden ağaç dile geliyor:
— Ben düşünmüyorum belki ama düşünen insanlara o kadar çok ders verebilirim ki:
Adam:
— Seni dinlemek isterim, diyor.
Ağaç konuşmaya başlıyor.
— At o felsefe kitabını elinden, şimdi bana bak ve beni dinle. Sana on tane hayat dersi vereceğim, diyor.
1- Ağaç yaş iken eğilir ya da doğrulur. Her şeyin bir zamanı vardır. Hayat öğrenme sürecidir ama zamanlaması çok önemlidir. Siz de bilirsiniz ki “yaşlı köpeğe yeni oyunlar öğretilmez.”
2- Düşen ağaca balta vuran çok olur. Onun için hayatta düşmemeye dikkat etmek gerek; güçlüyken gölgene sığınanlar düşerken baltayı alıp sana koşarlar.
3- Bizi yok etmeye çalışan baltanın sapı bizdendir. Her zaman dış düşmandan korkmayın. İç düşman daha tehlikelidir. Sizin gibi görünüp size hainlik edecek insanlara dikkat edin. Dişi kıran, pirince en çok benzeyen beyaz taştır.
4- “Ulu çamlar fırtınalı diyarlarda yetişir” (Cemil Meriç) İnsanı geliştiren, mükemmelleştiren zorluklardır. Büyük adamlar büyük engellerle karşılaşıp onu aştıkları için “büyük adam” olurlar. Uçurtma rüzgâra karşı durduğu için yükselir. Engelleri fırsat bilmelisiniz.
5- Bir ağacın kökü ne kadar derinse boyu o kadar yükseğe çıkar. Kökleri zayıf olan büyüklüğü taşıyamaz. Onun için kökünüze sahip çıkmalısınız. Kökünü unutan ya da yok sayan bir ağaç ayakta kalabilir mi? Bir ağaç gücünü gövdesinden kökünden alır. Sizin de tarihiniz olmazsa nasıl geleceğiniz olacak? Tarihinizi yok sayar ya da unutursanız nasıl geleceği inşa edebilirsiniz?
6- Ağaç yapraklarıyla gürler. Bir insan da ailesiyle, sosyal çevresiyle güzel olur; onlarla tamamlanır. Onlarla varlığını hissettirir. Onun için sosyal ilişkileriniz önemlidir.
7- Hiçbir ağaç acaba bahar gelecek mi, çiçek açacak mıyım diye düşünmez. Kök, gövde ve dallar görevini sessizce ve sabırlıca yaparlar. Siz de görevinizi, hakkıyla ve sabırla yapmalısınız.
8- Meyveli ağacı taşlarlar. Bilgili, becerikli, başarılı insanlara haset eden çok olur. Onun için başarılı insanlar, atılacak taşlara mukavemet edemezlerse başarılarını sürdüremezler.
9- Her ağaç kendi toprağında büyür. Ağaç ancak uygun toprağı bulması halinde gelişmesini sürdürür. İnsan yetenekleri de öyledir; ağaç tohumu gibidir. Uygun zemin bulursa gelişir, yoksa çürür gider.
10- Beşikten mezara kadar ağaca muhtaçsınız. Çocukken beşikte, ölünce tabutta bizimle berabersiniz. Bize hep odun gözüyle bakmayın. Biraz da ibret gözüyle bakın.
Bu sözler insanların kulağına küpe olsun. Her şey bir ağacı sevmekle başlar.
Adam ağaca dikkatlice bakarak: “Aslında odun olan bu ağaç değil benmişim meğerse” diye içinden geçirir.
İBADETLERDE DEVAMLILIK ESASTIR
İbadet, Rabbimize tazim ve saygı göstermek, emirlerine itaat etmektir. İbadet, saygı ve itaatin en yüksek derecesidir.
İbadet, Allah’ın kulları üzerinde hakkıdır. Zâriat Suresi 56’da şöyle buyrulmaktadır: “Ben cinleri ve insanları bana kulluk etsinler diye yarattım.” Kulların da Allah’a karşı bir görevidir. Allah bizim ibadetimize muhtaç değildir, muhtaç olan kullardır. Ayrıca ibadetler bizim dünyada mutlu ve huzurlu olabilmenin, ahirette ise ebedi mutlu olabilmenin tek çıkar yoludur.
İbadetlerimizi belirli gün ve belirli yaşlarda değil, mükellef olduğumuz andan itibaren ölünceye kadar yerine getirmemizi Rabbimiz emrediyor. “Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et” (Hicr Suresi: 99)
İbadetlerimizi riyaya kaçmadan, yalnız Rabbimizin rızasını gözeterek devamlı yapmalıyız. Peygamberimiz: “Amellerin efdali az da olsa devamlı yapılanıdır” buyurmuştur.
İnsan beden ve ruhun birleşmesinden meydana gelmiş bir varlıktır. Bedenimizin nasıl yemeğe, içmeye ihtiyacı varsa, ruhumuzun da gıdaya ihtiyacı vardır. Ruhun gıdası sağlam bir iman ve ihlasla yapılan ibadetlerdir. İbadetler inananlara Allah katında değer kazandırır. Kuran-ı Kerim’de Cenabı Hak Peygamberimize hitaben: “Ey Muhammed de ki ibadetiniz olmasa Rabbin size ne diye değer versin” (Furkan Suresi: 77)
Ramazan ayında güzel ameller işledik oruç tuttuk, Teravih namazı kıldık, Kur’an-ı Kerim okuduk, nefislerimizi terbiye ettik. Ramazan’dan sonra ibadetlere paydos demekle temizlenen gönüller tekrar maalesef kirleniyor.
Bakınız üç kişi Peygamberimizin evine giderek ibadetlerini öğrenmek istemişler. Öğrendiklerinde kendi ibadetlerini az bulmuşlar. Biri ben ömür boyu oruç tutacağım. Öbürü ben bütün gece ibadet edeceğim. Diğeri de ben de kadınlardan uzak duracağım der.
Bunu duyan Peygamberimiz, “Sizin içinizde Allah’tan en fazla korkanınız benim, bazen oruç tutar bazen tutmam. Hem uyur hem ibadet ederim. Kadınlarla da evlenirim. İşte benim sünnetim budur, kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir” buyurmuştur. (Buhari) Demek ki ibadetlerde devamlı olmak kişinin samimiyetini gösterir.
İbadetlerde gevşeklik göstermek ise imanımızın zafiyetidir. Netice olarak insanın yaratılış gayesi kulluktur ve insan da başıboş bırakılmayacaktır. Ne mutlu ibadetlerini az da olsa devamlı yapanlara…