Dündar Özseçen
Bugünkü yazıma büyük haksızlık ve adaletsizlik diye başlamak istiyorum. Çünkü Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında önlenemez bir çılgınlık ve yükselişle şaha kalkan enflasyonla birlikte dar gelirlilerin, emeklilerin maaşları neredeyse yarı yarıya eriyip gitti. Her taraftan, başta emeklilerimizolmak üzere “geçinemiyoruz” feryatları yükseldi.
Bu durumu ilk önce Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli görerek siyasal iktidarın bu feryatlara kayıtsız kalmamasını ve emeklilerin ücretlerinde Cumhuriyetin 100. yılında bir iyileştirme yapılmasının zorunlu olduğunu söyleyerek, Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’la yaptıkları görüşmede gündeme alınmasını sağladı.
Geçen Eylül ayında da fiyatlardaki artışlar yükselmeye devam etti ve Ekim’de müjdeli haber geldi. Geldi gelmesine ama bu müjde önü açık bir şekilde budanmış kanun maddesine göre çalışmayan emeklilere 5’er bin liralık bir Cumhuriyet ikramiyesi verileceği öngörülüyordu.
Maalesef hevesler kursaklarda kalmış, yine de verilen beşer bin liraların hesaplara yatırılacağı Kasım ayının ilk haftası beklenmeye başlamıştı. Kasım’ın 11 ve 12. günlerinde kel görünmeye başladı. Dağfare doğurmuş, emeklilerin yarısı çalışıyor bahaneleri ile hesaplarına yatan herhangi bir para göremediler.
Özellikle Karacabey gibi tarımla uğraşan bölgelerde yaşayan emeklilerimizin oldukça mağdur oldukları anlaşıldı. Şimdi bu mağdurlardan bir arkadaşımızın anlattıklarını aktarmak istiyorum;
“Ben 28 yıl Karacabey’deki salça fabrikalarından birinde hiç ara vermeden ve hep tavandan sigorta primleri ödemiş sanayi işçisiyim. Sağlık sorunlarım sebebiyle emekli oldum ve o tarihten bugüne kadar da herhangi bir işte çalışıp para kazanamadım. Çalışmak, emekli maaşıma katkı sağlamak istedim ama sağlığım el vermedi. Emekli maaşımla kıt kanaat geçindik ve hep Allah devlete zeval vermesin diyerek şükrettik.
2020 yılında pandemi ile gelen sokağa çıkma yasaklarıyla birlikte babadan kalma köydeki evimizde hanımla baktığımız tavuklarımız ve diğer evcil hayvanlarımız aç kalmasın diyerek Ziraat Odası’na kayıt yaptırdık. Sokağa çıkma yasağından dolayı Karacabey’den hayvanlarımıza bakmak için izin vesikası aldık. Böylelikle hayvanlarımız aç kalmaktan kurtuldu.
O tarihten sonra da Karacabey Ziraat Odası’na kaydımız devam etti ve devletimiz bundan dolayı tarımsal faaliyette bulunuyor diyerek şahsıma 5.000 liralık Cumhuriyet ikramiyesini yatırmadı. Şimdi soruyorum; bir bireyin salt Ziraat Odası’na üyeliği tarımsal faaliyet için yeterli bir sebep midir? Oysaki bir bireyin tarımsal faaliyette bulunması için devletimiz çiftçilerimizden birçok belge istemektedir. Örneğin Çiftçi Kayıt Sistemi belgesi ve bu sistem sayesinde devletimiz tarım yapan insanların ne ektiğini, ne ürettiğini, ne sattığını ayan beyan görmektedir. Bu işi para kazanmak için yapanlar devletin verdiği desteklerden de yararlanırlar.
Maalesef bu konuda bizler mağduruz. Ziraat Odası’na kayıt yaptırmaktan başka ne gibi tarımsal faaliyette bulunduk, hangi paraları kazandık, hangi malları sattık ki şahsımıza bir fatura kesildi? Keşke sağlığım yerinde olsaydı da bu vatan, bu millet için üretmeye, katkı sağlamaya devam etseydim. Çünkü söz konusu vatansa gerisi teferruattır.
Ben ve benim gibi genelde köy kökenli emeklilere yapılan bu adaletsizliğin bir an önce giderilmesini ve emsallerimiz arasında uğradığımız haksızlığın giderilmesini istiyoruz. Özellikle bu kanunun çıkmasını ve yasalaşmasını sağlayan gerek AK Parti, gerek MHP milletvekillerine gözden kaçmış bu adaletsizliğin düzeltilmesini talep etmekteyiz. Bu sadece bizim değil, haksızlığa uğramış binlerce, yüzbinlerce kişinin istek ve arzusudur.
Yanlış hesap Bağdat’tan dönermiş. Yeter ki yapılan yanlışın farkına varılıp düzeltme isteği oluşsun. Her şeye rağmen devletimize olan inancımızı canlı tutmaya devam ediyoruz. Ziraat Odası’na kaydımız görünüyor olabilir ama ne alıp ne sattığımız, kaç para kazanıp kazanmadığımız neden görünmüyor! Yoksa işlerine mi böyle geliyor. Siyasiler neden bu konuda sessiz kalıyor…?”
Buradan AK Parti İlçe Başkanı Sayın Gültekin Saygısever ile MHP İlçe Başkanı Sayın Ahat Şanlı’nın bu önemli sorunun takipçisi olmalarını istiyoruz.