İsmail Hakkı Özsarı
Anadolu Selçuklu Hükümdarı Alaaddin Keykubat sefere çıkar. Amacı bir kaleyi fethetmekmiş. Kızılcahamam sınırları içine gelir. Burada Taşlıca diye bir köy varmış. Bu köyde de yaşayan bir kadın eren varmış. Epeyce yaşlı olan bu kadına Kırmızı Ebe derlermiş.
Kırmızı Ebe askerlerin geldiğini görünce yayıkta ayran hazırlarmış. Daha sonra bu ayranı bir taş oluğa boşaltırmış.
Köyde mola veren Selçuklu askerleri çok susamışlar. Kırmızı Ebe onlara ayran ikram etmiş. Sıraya geçen askerler ayrandan kana kana içmişler. Ne hikmetse taş oluktaki ayran bir türlü bitmiyormuş. Sanki ayran içtikçe artıyormuş. Bu arada Kırmızı Ebe askerlere kaplarınıza da doldurun evlatlarım diyormuş.
Askerler de kaplarının dolu olduğu anlamına gelen “Anadolu Anadolu” diyorlarmış. Kırmızı Ebe ısrar ettikçe, askerler, “Anadolu Anadolu” demişler.
Efsaneye göre Anadolu ismi, Kırmızı Ebe ile askerler arasındaki bu konuşmadan sonra kalmış.
Anadolu isminin kökeni hakkında bu ve buna benzer başka efsaneler de vardır. Ancak tarih bilimine ve tarihçilere göre gerçek böyle değildir.
Anadolu ismi ilk defa antik çağda Yunanlılar tarafından kullanılmıştır. Yunanlılar Anadolu’ya Anatolia veya Anotole demekte idiler. Daha sonra Osmanlıların bu toprakları fethetmesiyle bu isim Türkçe adaptasyonuyla Anadolu olarak dilimize yerleşti.
İlk Osmanlı tarihçilerinden Aşıkpaşazade Anadolu ismini Anotoli olarak yazar. Yine 17. yüzyılda Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde Anadolu ismi Anatolia olarak çıkar.
Buna benzer örnekler şehir isimlerinden verilebilir. Örneğin Ankyra, Angira, Angora isimleri günümüzde Ankara’dır. Yine Konya’nın eski ismi Konium’dur. Malatya’nın ismi de, Melitene’dir.
Örnekler çoğaltılabilir.
Tarihçi İlber Ortaylı’ya göre de Türklerin yaşadığı coğrafyaya “Türkiye” ismini de İtalyanlar vermiştir. 12. yüzyılda İtalyanlar, Venedikliler, Cenevizliler şimdiki Türkiye’ye Turkiya, Türmeniya, Turca diyorlardı.