Ahmet Aygün Ata
İktidar, muhalefet, sözde düşünür/yazar/aydın ne varsa tekmili birden Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu değerlerine, Türk ulusunun özyapısına aykırı söylemler içindedir.
Unutturulmaya çalışılan, hakaret edilen, bela ve lanet okunan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün devrim, ilke ve düşüncelerine yeniden sahip çıkma, yeniden sarılma, yeniden Kamalist Devrim’in ayak seslerinin duyulacağı yılları yaşıyoruz.
Atatürk’ümüzün; “En büyük umudum” dediği gençliğimizin kulağına, beynine, yüreğine seslenişiyle başlıyoruz.
Bursa Söylevi…
“Türk genci, devrimlerin ve Cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük kıpırtı ve bir davranış duydu mu, “Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, adalet örgütü vardır” demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla, nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır. Polis gelecek asıl suçluları bırakıp suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç; “Polis henüz devrim ve Cumhuriyetin polisi değildir” diye düşünecek ama hiçbir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, “Demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek” diyecektir.
Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, İsmet Paşa’ya ve meclise telgraflar yağdırıp, haklı ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki , “Ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzelmek de benim görevimdir.”
İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği budur!”
Gençliğe Söylev…
“Ey Türk Gençliği!
Birinci görevin, Türk bağımsızlığını, Türk Cumhuriyeti’ni sonsuza dek korumak ve savunmaktır. Varlığının ve geleceğinin biricik temeli budur. Bu temel, senin en değerli hazinendir.
Gelecekte bile seni bu hazineden yoksun bırakmak isteyecek iç ve dış bedhahların olacaktır.
Bir gün, bağımsızlık ve Cumhuriyeti savunmak zorunluluğuna düşersen, göreve atılmak için içinde bulunacağın durumun olanak ve koşullarını düşünmeyeceksin! Bu olanak ve koşullar, çok olumsuz bir içerikte gerçekleşebilir. Bağımsızlık ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, tüm dünyada benzeri görülmemiş bir yenginin temsilcisi olabilirler.
Zorla ve hileyle aziz vatanın tüm kaleleri zapt edilmiş, tüm tersanelerine girilmiş, tüm orduları dağıtılmış ve yurdun her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Tüm bu koşullardan daha elim ve daha vahim olmak üzere, yurdun içinde iktidara sahip olanlar gaflet, delalet ve hatta ihanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, bireysel çıkarlarını işgalcilerin emelleriyle birleştirebilir. Ulus, yoksulluk içinde yıkkın ve bitkin olabilir.
Ey Türk Geleceğinin Evladı!
İşte bu durum ve koşullar içinde bile görevin; Türk Bağımsızlık ve Cumhuriyeti’ni kurtarmaktır!
Gereksindiğin güç, damarlarındaki soylu kanda vardır!” (20 EKİM 1927)
Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti… Yaşasın Türk Gençliği… Yaşasın Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüz…