Mustafa Arı
Kur’an-ı Kerim ve hadislerde beyan edilen hususlara göre şu kimseler Cennete ehli olacaklardır.
Cennet ehli hakiki iman sahibi olanlardır. Namazını huşu içinde kılanlardır. Orucunu tutup kendini tutanlardır. Zekatını tam manası ile verenlerdir. Haccını yapan ve onu koruyanlardır. Faydasız ve boş işlerle zaman kaybetmeyenlerdir. Irzlarını ve namuslarını koruyanlardır. Kibirsiz hayat süren müminler, gösterişsiz ibadet eden ve hayatını mütevazi geçirenlerdir.
Cennet ehli olanlar, şeytandan kaçar gibi yalandan kaçan kimselerdir. Nefsine yenilmeyen, şeytana uymayan, her zaman nefis ve şeytanla cihat eden kimselerdir. Her daim zikir üzerine olan ve Her zaman istiğfarda bulunan kimselerdir.
Cennet ehli cömert olan kimselerdir. Verdiği sözde duran ve vaad ettiğinde vadinden dönmeyen kimselerdir. Emanetleri koruyan ve onu sahibine tam mülkiyetle teslim eden kimselerdir. Haddini aşmaz ve bir haksızlık yaptığında farkında olunca hemen haksızlıktan dönen kimselerdir. Allah’ın adı anıldığında kalbi ürperen kimselerdir.
Cennet ehli Allah’ı ve Resül’ünü her şeyden çok seven kişilerdir. Kıskançlıktan ve hasetten uzak duran kimselerdir. Merhamet sahibi olan kimselerdir. Her daim Kur’an okuyan ve O’nu tefekkür eden kimselerdir. Fakirlere, yoksullara, yetimler ve ihtiyaç sahiplerine kol kanat geren ve onların sıkıntılarını madden ve manen gidermeye çalışan kimselerdir. Emri iyiliği emreden ve tebliğde bulunan ve kötülüğü men etmeye çalışan kimselerdir. Cennet ehli iyilik yapmada sabır ve kötülüğe düşmemede sabreden kimselerdir.
Cennet ehli Allah’a karşı gelmekten sakınan kişilerdir. Cennet ehli Kuran ve sünnete göre ameli Salih işleyen ve hayatını Allah’ın rızasına göre geçiren ve müminlerin kardeşliğinde hayat süren kimselerdir.
“Rabbinizin bağışına, genişliği göklerle yer arası kadar olan ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış bulunan cennete koşun.” (Ali İmran suresi 133)
Cennetin kapıları vardır. Salat, cihat, sadaka, reyyan hac, af kapıları bir de Eymen kapısı: Tevekkül ehlinin gireceği cennet kapısıdır. İlim kapısı da ilim ve zikir ehli olanların girecekleri cennet kapısıdır. Rabbimiz bizlere dünyada cenneti kazanacak salih ameller işlemeyi ihsan eylesin.
GÜNAHLARDAN KAÇINMAK
Günah dinimizin yasakladığı şeylerdir. Günah, dinin emrini yerine getirmemektir. Günah, Allah’a ve peygamberine isyan etmektir. Bu günkü ortamda günaha düşmek çok basit. Günahın yaygın oluşu, günaha girmeyi kolaylaştırıyor. Günahlar çekici, cazip nefse hoş geliyor.
Günah işlemek, kulun aczinin ifadesidir. Peygamberimiz : “İnsan günah işlemeseydi, Allah onları yok eder, günah işleyecek sonrada tövbe edecek insanlar yaratırdı.”
Kimse günahsız değildir. Eğer günahın rengi, kokusu olsaydı birçok insanın yanına yaklaşılmazdı.
İnsan isterse günaha bulaşmaz ve işlediği günahtan kurtulur. Nasıl mı? İnsan her zaman her yerde Allah’ın sınamasında olduğunu düşünmeli ve organları ile günah işleyeceği zaman: “Bu organı Allah bana günah işlemem için vermedi. Beni de kendisine isyan etmem için yaratmadı” deyip Allah’tan korkmalıdır. Allah Kur’an’da şöyle buyuruyor: “Eğer yasaklandığımız büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz, sizi şerefli bir yere koyarız.” (Nisa: 31)
Sapık düşünceler insanın günah işlemesine neden olur. “Zaman değişti. Hangi devirdeyiz? El ne der? Bu da mı günah olur?” diyen kendini günahın ortasında bulur. Kötüler örnek alınırsa ve yanlış telkinlere kulak verilirse, günah insana her an yakındır. Dünya hırsı insanı günaha sürükler. Günahı hafife almak, küçük görmek, insanı büyük günahlara düşürür. Şüpheli şeylerden kaçınmamak insanı günaha götürür. Peygamberimiz: “Kul günaha düşmek istemez ve günahtan kurtulmak isterse, Allah onu korur.” demiştir.
Hz. İsa bir topluluğa rastlar. Günah işleyen bir insanın etrafında insanlar toplanmış, ellerine taşlar almışlar, cezalandıracaklar. Hz. İsa ne dediyse öfkeli insanları yatıştıramaz ve der ki: “İlk taşı günahı olmayan atsın.” Bunun üzerine elindeki taşı bırakan oradan ayrılır. “Kul hatasız olmaz” deyip, günaha razı olunmaz. Derler ki, herkesin günahtan bir nasibi vardır. Sahabe bir hata yaparsa, kendini mescitteki tövbe sütununa bağlar, affedildiğini hissedinceye kadar tövbe ederdi.
Hülasa: Günahtan korkulmalı ve günahı yüzünden helak olanlar unutulmamalı.