CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, “Çiftçimiz mutsuz, umutsuz. İnsan yaşamı için vazgeçilmez bir hak olan gıda hakkının temelinde çiftçinin emeği yer alıyor. Eğer çiftçi mutsuz ise toplum da mutsuz olur.” dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi Bursa Milletvekili ve Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun Tarım Politikalarından Sorumlu Başdanışmanı Orhan Sarıbal’ın Çiftçiler Günü mesajı şöyle: “Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarında ülke ekonomisinin lokomotifi görevini gören, devletin bütün aşamalarında destek verdiği ziraat, 1950 yıllardan itibaren ‘sanayileşme hamlesi’ne kurban edildi. Devlet desteğini çekti. Özellikle 1980 Darbesi sonrası yürürlüğe konulan 24 Şubat Kararları sonrası iyice kaderine terk edildi. Tarımda Devlet desteğini sağlayan kurumların büyük bölümü ya satıldı, ya işlevsizleştirildi. Son 20 yıllık AKP ve Saray Rejimi ile de kalan bütün kurumlar bitirildi. Devletin tarıma olan desteği tamamen bitti ve ülke tarımı kaderine terk edildi.
Yaşadığımız pandemi ve Rusya-Ukrayna savaşı bize tarımın stratejik bir alan olduğunu ve tarımın sahipsiz bırakılmasının ne kadar yanlış bir politika olduğunu kez daha gösterdi. Pandemi sürecinde gelişmiş ülkeler başta olmak üzere bütün dünya ülkeleri çiftçisinin daha fazla üretim yapması için yeni kaynaklar aktarırken, Rusya-Ukrayna savaşı sonrası dünyada kıtlık riskinin oluştuğu konuşulmaya başlandı. Ancak bu iki olumsuz gelişme bile mevcut siyasal iktidarın gereken adımları atmasını, çiftçinin yaşadığı sorunları hafifletmesini sağlamadı.
Her yıl tarımdan kopan çiftçi sayısı artıyor. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı 2 milyon 567 bin çiftçimiz vardı. Bugün bu sayı 2 milyon 100 seviyesine geriledi. Aynı dönemde 35 milyon dönüm tarım arazisi üretimden çıktı.
Üretimde kalan çiftçi ise her yıl biraz daha fakirleşti. Tarımsal girdi maliyetleri altında ezildi. Aldığı borcu ödeyemediği için icralık oldu. Bugün ülkemiz çiftçisi belki de dünyanın en borçlu çiftçisi. 2 milyon 100 bin civarındaki çiftçimizin sadece bankalara olan borcu 185 milyar lirayı geçmiş durumda.
Mazot, gübre, ilaç, tohum, su, elektrik, yem gibi tarım girdilerinde sadece bu yıl 3-4 kat artış oldu. Çiftçi tarlasına gübre, ilaç atamadı. Kaliteli tohum kullanamadı. Yeterli miktarda sulayamadı. Beslediği hayvanına yem almadı. Alan da her gün zarar etti.
Girdiler bu kadar artarken çiftçinin ürünü para etmedi. Oysa çiftçimiz bugün 84 milyon insanımız ile birlikte 5 milyonu aşkın sığınmacı, mülteci ve yabancı ile 35-40 milyon turisti besliyor. Bugüne kadar “Paramız var ki ithalat yapıyoruz” anlayışı ile yol alan AKP, artık hem parası yok hem de parası olsa bile dışarıdan ithalat yapamayacak duruma düştü.
Eğer çiftçinin sorunlarını çözemezsek bugün artan enflasyon ile birlikte baş gösteren gıda krizi daha da derinleşir. Çiftçiyi küstürür ve üretimden uzaklaştırmaya devam edersek, Hindistan’dan bile buğday alamaz hale geliriz. Çiftçimizi üretimde tutamazsak gıda egemenliğimizi ve gıda güvenliğimizi kaybederiz. Çiftçimiz tarlasını terk ederse ucuz gıdaya ulaşmamız hayal olur.
Ucuz gıdaya ulaşamazsak toplum yeterli ve dengeli beslenemez. Özetle, çiftçimizi mutlu edemezsek toplum olarak mutlu olamayız. O nedenle CHP iktidarında, ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Milli ekonominin temeli tarımdır” diyerek önemine işaret ettiği gibi stratejik bir sektör olan tarım sektörünün hak ettiği değeri vereceğiz.
Bütün olumsuz koşullara rağmen gecesini gündüzüne katarak çalışan, üretimde kalmaya devam eden bütün çiftçilerimizi saygıyla selamlıyor, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü kutluyorum!”