Yılmaz Katran
Değeri arkadaşlarım;
Altı gün önce YÖREM Gazetesi’nde yayınlanan köşe yazımda, dünyayı saran koronavirüs denen salgının ülkemize verdiği tahribatı nasıl önleyebiliriz diye bir kaç önerim olmuştu. O önerimde ülke insanımın hastalık dolayısı ile işten çıkarılması, yaşlıların evlerinde mecburen dışarıya çıkamaması ile çok kişinin yaşadığı mağduriyetin bir parça nasıl rahatlatılacağı konusunda devletimizin imkanlarının yetmediğini ve bunun için de başta Cumhurbaşkanımızın maaşıyla bir kampanya başlatılarak bunu mümkün olduğu kadar genişletilmesi çalışılmasını önermiştim.
Ve önceki akşam Sayın Cumhurbaşkanımız yedi aylık maaşını bağışlayarak kampanyaya start verdi. Kendisine teşekkür ediyorum. Artık gün dananın altında buzağı arama günü değildir. Artık gün, siyasete meze yapıp ‘devlet bu iş için halktan para mı ister’ gibi saçma sapan polemiklere girme günü değildir…
Şöyle ya da böyle şu an devletin bu durumun altından kalkabileceği parasal durumu pek iç açıcı değil. Tüm ülkemde, bu yardıma katkı sağlayabilecek olanların azami güçle buna katılmalarının mecburiyet olması lazım. Bugün, gücü yetenlerin elini taşın altına koyma günüdür diye düşünüyorum.
Yalnız şimdiye kadar bu tip kampanyaların harcanması ve toplanan paraların nerelere gittiği konusunda pek doyurucu izahat yapılmadığından zayi olduğu kanaati ile pek çok kişi ve kuruluşun bu kampanyaya çekimser kaldıkları bir gerçek. Bunun için toplanacak paranın öncelikle nerelere ve nasıl dağıtılacağı derhal açık ve net bir şekilde bildirilmelidir. Bu kampanyadan tahminen 10-12 milyar lira toplanacağını umuyorum.
İlk yazımda şöyle bir bağış önerim olmuştu. Cumhurbaşkanımızın bağışından sonra üç ay tüm milletvekilleri, bakanlar, müsteşarlar ve maaşı onbin liranın üzerinde olan tüm kamu görevlilerinin, özel sektör çalışanlarının, spor kulüpleri yöneticileri ve sporcular, maaşlarının bir kısmını bağışlayabilirler. Türkiye’de beş yüz büyük holdingin üç ay içerisinde her aya bölünmüş nakdi, yiyecek ve giyecek yardımları, lüzumsuz devlet masraflarının ivedilikle kaldırılması, şu dönemde mücbir sebep yoksa hiç bir ihalenin yapılmaması, yapılmış köprü, yol, tünel ve şehir hastaneleri gibi garanti verilen aylık ücret ödemelerinin yıl sonuna kadar ertelenmesi gerekir. Ayrıca, tüm büyükşehir ve ilçe belediyelerince nakdi veya yiyecek-giyecek yardımlarının da üç ay devamlı olarak yapılması önemlidir. Devletimizin öncülüğünde başlatılan bu kampanyanın büyüyeceğine ve hedefine ulaşacağına inancım tamdır.
Buraya kadar işin mali boyutunu nasıl çözerizi yazdım. Bir de hastalığın seyri var. Benim yaşım 83’tür. 1956 yılında Asya Gribi salgınında o hastalığa yakalandım. Allah’ın bir lütfu işte. 7-8 gün sonunda iyileştim. O grip iki yıl içinde dünyada tam iki milyon insanın ölümüne sebep oldu. Bu korona denen musibet, şu anki şekline göre onun kadar öldürücü değil ama sakın tedbiri elden bırakmayalım. Hele hele bizim yaştakilerin çok dikkatli olması gerekmektedir. Evlerimizden çıkmayalım, kalabalığa girmeyelim, uydurma haberlere inanmayalım, televizyonlarda bu işin uzmanlarının tavsiyelerine uymaya gayret edelim. Biz tedbiri alalım ve takdiri Allah’a bırakalım.
HERŞEY ÇOK GÜZEL OLACAK, HERŞEY ÇOK GÜZEL OLACAK.